29 Ekim 2013 Salı

MÜSLÜMAN OLMAK


Cümleten selamın aleyküm.

İslam'da sünnetin yerini ve önemini anlattığım beşinci ve son yazı olacak bu. Biraz da kısa olacak.
Gerek Kur'an'dan, gerekse günümüz biliminden ve tarihten verdiğim örneklerle sünnetin İslam'daki yerini anlatmaya çalıştım ilk dört yazıda.
Çıkan sonuç da şuydu ; Kur'an da, bilim de bizlere sünneti emrediyor.
Biz Müslümanlar için yalnızca Allah'ın emretmesi yeter elbette.


Fakat ben sünnet hakkındaki yazı dizisine başladığımda, bana gelen mesajlarda gördüm ki insanların bu konuda ciddi derecede sıkıntıları varmış. İlk dört yazı sonunda birçoğunun aklındaki soru işaretleri gittiğini gördüm. Bir nebze olsun yardımcı olabildiysem ne mutlu bana.


Bizleri sünnetten uzaklaştırıp, ''yalnız Kur'an'' dedirtmek, bir İngiliz projesiydi ve 200 yıl önce bu temelleri atmışlardı. Çünkü tüm dünyada tek tip insan modeline ancak Müslümanların diğer halklardan farklılıklarını gidererek ulaşabileceklerdi.


200 yıl önce attıkları tohumlar, 100 yıl önce yeşerdi keza.
Fakat ömrü ancak bu kadar sürebildi, zira İslam dünyası tekrar Kur'an ve sünnetin yoluna girmeye başladı. Bu da ''şuan orta doğuda neden bu kadar karışıklık var?'' sorusuna en güzel ve mantıklı cevaptır.


Bu son yazıda dünyanın İslam'a yönelmesiyle ilgili birkaç kelime edeceğim, bu da yazı serisini tamamlayacak. Malumunuz özellikle batıda, İslam'a inanılmaz bir alaka uyandı. Her şerde bir hayır vardır ya hani, işte 11 Eylül'den sonra hedef tahtasına oturtulan İslam, insanlar üzerinde tam tersi bir etki bıraktı ve batıyı İslam'ı araştırmaya itti.


İnsanlar da o güne kadar bilmedikleri veya yanlış bildikleri İslam'ın, doğrusunu öğrendiler. Ve gerek Avrupa'da, gerekse Amerika'da Müslüman nüfusu tarihte görülmemiş şekilde artış gösterdi. Ve büyüme bu hızla devam ederse birkaç yıl içerisinde batı ülkelerinin nüfuslarının yarısı, 10-20 sene içerisinde ise neredeyse tamamı Müslüman olacak.

Bu konudaki şu araştırma videosunu izleyin ; Link
Link

Bizler zaten bunun olacağını biliyorduk. Çünkü Allah Celle Celalühu bunları Resülu sav'e bildirmişti. Ve o da bizlere bildirdi ;

''Batı Roma tekbirlerle fethedilecek.''  Deylemi


Yani bir hadis daha gerçekleşmiş oluyor. Ben daha önce ''dünya iki kutba ayrılacak'' dediğimde, bunu  işkembeden sallayarak söylemedim elbette. Neyse, bu konu başka zaman inşallah.


Şimdi size Müslüman olmayı seçen Avrupalı ve Amerikalı birkaç kişinin videolarını vereceğim. İsterseniz şimdi, isterseniz sonra izlersiniz ; LinkLinkLinkLinkLinkLink


Amerika'da veya Avrupa'da yaşayan, ve sonradan Müslüman olmayı seçen bu insanlara dikkatlice bir baktınız mı?

Sayfamın üzerideki ''dikkatli bakıyor musun?'' sorusunu boşuna yazmadım.


Eğer dikkatli baktıysanız, sonradan Müslüman olan ve batı medeniyetinin merkezinde yaşayan bu insanların hepsi sünnete uygun yaşıyor.
Müslüman olduktan sonra ilk yaptıkları şey sakal bırakmak, kapanmak, takke takmak, cübbe giymek ve konuşurken ayet ve hadislerle konuşmak.


Yani Allah'ın hidayete, doğru yola ilettiği bu insanların hiçbirisi ''yalnız Kur'an'' demiyor. ''Hadisler uydurmadır'' demiyor. Sünneti reddetmiyor. Bilakis, tamamen sünnete göre yaşamaya çalışıyorlar.


Peki Allah-u Teala, çevresindekiler putlara taparken, paranın, zina ve uyuşturucunun kölesi olmuşken; iman nasip ettiği bu kullarını yanlış yola mı iletti? Batıda Müslüman olan milyonlarca insan şuan yanlış yolda mı? Onların hepsi sapıklık içindeler mi şuan?


Eğer gerçekten buna inanıyorsanız, inanç sisteminizde bazı eksik, tamamlanmamış ve yerine oturmayan noktalar var demektir.

Müslüman olan batılıların hayatlarında Kur'an ve sünnete nasıl yer verdiklerine örnek olarak şu iki videoyu izlemenizi tavsiye ediyorum ; LinkLink



İki Amerikalı kardeşimiz, hayatlarında sünnete dair yaşadıklarını anlatıyor.
İlk videodaki kardeşimizin şu sözü ilk dikkatinizi çeken şey olmalıydı ; ''Bu başımdaki takke bir semboldür.''

Yani Müslüman olduğunun sembolü.
Sokağa çıktığınızda kimin Hristiyan, kimin Yahudi, kimin ateist, kimin Hindu, kimin Müslüman olduğunu anlayabilen var mı bugün? Yolda yürüyen bir ateistle bir Müslümanın giyim tarzı baştan aşağı aynı değil mi günümüzde? İkisinden hangisinin ateist, hangisinin Müslüman olduğuna dair en ufak kanıt söz konusu değil. Çünkü bizler sünneti reddederek kendimizi seküler yani laik bir kimliğe büründürdük. Fakat Peygamber sav, tırnaklarını kesme sırasını bile müşriklere benzememek için farklı tutmuştur. Fakat şuan müşriklere uymak bizlere ''modernizm'' adı altında satılmakta.


Amerika'da Müslüman nüfus ciddi derecede artıyor ve bugün on milyona yakın Müslüman var. Ve biz biliyoruz ki bu nüfus artacak Allah'ın izniyle. Ve paralel olarak şunu bilmiş oluyoruz ; Amerika'da olsun, Avrupa'da olsun Müslüman kıyafetini giymiş Müslümanlar çoğalacak.
Sokaklar Takke, sarık, sakal, cübbe, başörtüsü kullanan insanlarla dolacak, keza şuan zaten olmakta olan bir şey gördüğünüz gibi. Yani biz Müslüman doğanlar kendi kıyafetlerimizi ''modernlik, çağdaşlık'' adına terk ederken, sonradan Müslüman olan batı dünyası Peygamberin sünneti olan bu kıyafetleri geri getirecek. Biz hala ''yalnız Kur'an, hadisler yalan, sünnete gerek yok'' diye duralım..



Şimdi bu milyonlarca sonradan Müslüman olmuş insan direkt olarak hayatını Hz. Muhammed sav'in hayatına göre şekillendirmeye çalışıyor, ama yanılıyor ; fakat günün modası olduğu için sünnete uyma cesaretini gösteremeyen veya hadis ve sünneti toptan reddeden sen İslam'ı doğru anlamış ve doğru yaşıyor oluyorsun öyle mi?


Bana bu insanların neden bu şekilde giyinip, neden sakal bıraktığını, neden takke taktığını ve sürekli Peygamber sav'in sünnetinden bahsettiğini açıklayabilir misiniz?


Sokakta yürüyen adama selam vermek istiyorum, fakat onun Müslüman olup olmadığını dahi anlayamıyorum; çünkü ateistten ve Hristiyandan hiçbir farkı yok.


Tabi işlerine gelince araştırmacı kimlikleriyle ''tek bir dünya devleti istiyolar abi ya, sadece dünya vatandaşı yapcaklar bizi''  der. Fakat tam da buna uygun hareket ettiğini söylediğinde ''cübbe yobazlıktır'' der. Amerika ve Avrupa'da yobazlık baya bi moda olmuş bu ara duyduğuma göre...



Müslüman olmak ; ''bu çağda herkes böyle giyiniyor, böyle yaşıyor'' diyerek sünnetten kaçmak ve Müslüman olduğunu insanların anlamasından korkmak değildir.

Bizler, Mekke'nin zenginlerine ve çağdaşlarına karşı, tek başına baş kaldırmış olan Mekkeli bir yetim'in ümmetiyiz.

Açıktan karnına taş bağlayan, buna rağmen yemek geldiğinde doymadan kalkan bir Mekkeli yetim'in ümmetiyiz.

''Ben, beni seven ümmetimi yanıma almadan cennete girmem!''  diyen Mekkeli bir yetimin ümmetiyiz.

Sen Müslüman olduğunu söylüyor, güya İslam'ı tamamen anladığını iddia edip ''sünnet, hadis yalan, yalnız Kuran'' dersen, bu İslam'ı seçen milyonlarca insanın aslında yanlış yolda olduğuna inanıyorsun demektir.


Kur'an'ı yalnız mealinden okuyup alim olamazsınız. Her şeyi anlayamazsınız. Mesajın inceliğinin farkına varamazsınız. Şimdi ben o ''yalnız Kur'an''cı arkadaşlara sorsam ki ; ''Müşrik ne demek?'' Durup düşünmeden cevap veremez. Hangi kelimeden türer, kökü nedir, neden aynı kökteki başka kelime değil de bu kelime kullanılmıştır, geçtiği ayetteki meali nedir.. Bunları bilmeden yalnız Türkçe Kur'an okursanız, tercümede hata yapılıp yapılmadığını anlamazsınız. Ve bambaşka bir tercümanın tercümesiyle karşılaştırdığınızda farklılıklar görürsünüz.


Unutmayın ki Kur'an, Peygamber sav'in vefatından sonra sahabeye emanet edildi. Ve aynı sahabe hem Kur'an'ı korudu, hem de Peygamber sav'in hadislerini (yani sözlerini ve sünnetini).

Yani sahabenin elinden bizlere ulaşan bir kaynağa inanıyor ama diğer kaynağa inanmıyor oluyorsunuz böylelikle. Ve işte burada da tezatlar ve ayrılıklar yaşanıyor.


Dilimize birileri tarafından takılmış olan ''Araplara benzemek, Araplaşmak'' gibi şeyler, bizleri aslında dinimizden soğutan yegane fitnelerdir. Adam twitter'ına yazmış ''Arapların yobazlığını İslam kabul etmem yıaa''. Müslüman gibi giyinmeye gelince ''Araplaşmak'' oluyor, fakat Fransız gavuru gibi takım elbise giyip, beyaz yakalı kodoman olmak Fransızlaşmak olmuyor; çağdaşlık oluyor.
Zaten Müslümanlara ne oluyorsa sizin gibiler yüzünden oluyor...


Dünya siyonizminin zirvesinde yani Amerika'da yaşayan Müslüman bir abimiz, biz sözde Müslümanlara tavsiyede bulunuyor. İşte aslında bu bile şuanki durumumuzu açıklamaya yeterli bence. Bizim yıllardır mensubu olduğumuz din, bizde hiçbir zaman bu gibi ilhamlar uyandırmadı ve bizleri bu gibi mesajlar vermeye itmedi.


Kur'an'da ''Allah da onların yerine yeni bir toplum getirir, onları Allah'ı sever; Allah da onları sever.'' der ya hani, bu ayetin defalarca olduğu gibi bir kez daha gerçekleştiğine şahit oluyoruz bugün. Yepyeni Müslümanlar, biz eskimiş Müslümanların yerine geliyor her gün. Bu da bizden sonraki neslin İslam'a çok daha yakışır olacağını gösteriyor işte. LinkLink


Bizler yalnızca Ramazan Müslümanı, Bayram Müslümanı, Cuma Müslümanı, benim kalbim temiz Müslümanı veya benim dedem hacı Müslümanı olduk. Batının tekbirlerle fethedileceği bu önümüzdeki zaman diliminde, bizlerin yerine ''hayatımın her anı İslam'' diyen insanlar gelecek.


''Yalnız Kur'an mı, sünnet mi, namaz var mı, miraç var mı, kadere iman var mı, Allah özgür iradeye karışır mı ; benim görüşüm doğru, bunca zamanlık alimler yanılıyor..'' gibi İslam üzerinde onlarca, yüzlerce anlaşmazlık yaşayan, herkesin kafasına göre yorumladığı bir toplum olarak bizler, İslam'ın hakkını veremedik. Ve bu yüzden Allah-u Teala, bizim gibi parçalara bölünmüş Müslümanların yerine; tertemiz, inancında samimi, Kur'an'ın ve Allah'ın Resulünün yolunda giden salih Müslümanlar getiriyor ve getirecek.


Allah bizim evlatlarımızı da onlardan eyler inşallah.


Müslüman olmanın gereği olarak sünnetin yerini anlattığım yazı dizisinin sonuna geldik.
Yayında ve yapımda emeği geçenlere teşekkür ediyor ve sizleri birazdan başlayacak olan ''Fatmagül'ün Suçu Ne Ki La'' adlı diziyle baş başa bırakıyorum.

Peace be with u.

25 Ekim 2013 Cuma

SÜNNET VE HADİS MUCİZELERİ II


Dünya üzerinde sosyalizm veya komünizm uğruna fakir halklar ayaklanırken, zengin oyuncularla iş adamlarının ayaklandığı bir ülkede yaşayan tüm ciğersizlere selamın aleyküm.


İngilizin dayattığı dini kabul edip, beynine yerleştirdiği cümlelerle ''hadisleri değiştirdiler, yalnız Kur'an!'' diyen, ve yalnız Kur'an demesine rağmen İslam'ı yalnızca ibadet dini gören, evindeki Kur'an, kitaplığın üzerinde toz tutmuş olan ama buna rağmen din hakkında ahkam kesenlerin kendi kafalarına göre tanımladıkları ve tanımladıkları gibi inandıkları ve yaşadıkları ülkede yaşayan tüm ciğersizlere de selam olsun.


Geçen yazıda günlük hayatımızdaki hadis ve sünnet mucizelerini konuşmuştuk. Ve ''Peygamberde sizler için güzel örnekler vardır'' ayetinin ne derece anlamlı olduğunu tetkik ve tespit etmiştik. Geçen yazıdaki mucizeler, Hz. Peygamber sav'in yalnızca pratikteki mucizelerinden yalnızca birkaçı idi. Allah'ın elçisinin tek bir hareketini bile boşa yapmadığını delillendirmiştik. Oturması-kalkması, yemesi-içmesi gibi her bir harekette bir hikmet vardı. Zira bunları yapmasını O'na bizzat Allah, Cebrail aracılığıyla iletmişti.


Bu yazıda Peygamber sav'in gelecekten verdiği haberlerden konuşalım.
Kendisine miraçta gösterilen gelecekten, ümmetine nasıl haber verdiğine bakalım.
Böylece hadislerin ne derece doğru, ne derece güvenilir olduklarını bir kez daha tetkik edelim.


Başlangıç olarak evvelde olan hadiselerden bahsedelim.
Bildiğiniz gibi Peygamber Efendimiz sav'in vefatından sonra birtakım fitneler baş göstermiştir.
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in halifelik devirleri, fitnesiz geçmiştir. Fakat Hz. Ömer'in şehit edilmesiyle birlikte tam anlamıyla fitneler yayılmıştır.


Hz. Ömer'in şehit edilmesi demişken, öncelikle bu konudaki hadisten bahsederek başlayalım.
Peygamber sav şöyle demiştir ;
''Aranızda Ömer bulunduğu sürece fitneler çıkmayacaktır.'' Buhari, Müslim, İbni Mace


Sonrasında ise şöyle bir hadis vardır ;
Uhud Savaşı sırasında, Hz. Muhammed sav, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman Uhud Dağı üzerindelerken dağ sallanmaya başlar. Bunun üzerine Resulullah şöyle der ;
''Ey Uhud! Kendine gel! Senin üzerinde bir Peygamber, bir Sıddık, iki de şehit var!''  Buhari


Bu iki hadis, gelecekten haber veren hadislerdendir.
Ve aynen gerçekleşmiştir.


Bir başka mucize de şu hadislerdir ;

''Sen biatını bozanlar, hak ve adaletten sapan ve dinden çıkan kimselerle savaşacaksın''  Beyheki

''İçinizden birisi mühim bir fitnenin başına geçecek, ve etrafında çoklar katledilecek. Ona Hav'eb köpekleri havlayacak.''   Müsned,  El Hakim

''Ey Zübeyr, sen Ali'ye karşı savaşacaksın. Fakat haksız olacaksın.''  İbni Kesr


Resulullah sav, Cemel ve Sıffin vakıalarını önceden haber vermiştir. Tabi bu, geleceğe müdahale edecek biçimde değil, yalnızca kısa kısa aktarımlar şeklinde olmuştur.

Hatta Hz. Ali, Cemel vakıası sırasında bu hadisi Hz. Zübeyr'e hatırlatır.
Hz. Zübeyr de hatırlayınca derhal savaştan çekilir ve Hz. Ali'ye tekrar biat eder.


Hz. Osman hakkındaki hadisler de gerçekleşmiştir ;

''Muhakkak ki Cenab-ı Allah, Osman'a hilafet gömleğini giydirecek, fakat onlar bu gömleği çıkartmak isteyecekler.''  El Hakim

''Ey Osman! Muhakkak ki Allah sana hilafet gömleğini giydirecek. Ama münafıklar Allah'ın sana giydirdiği gömleği çıkartmak isteyecekler. Sakın onu çıkarma! ''  İbni Mace

''Osman Kur'an okurken şehid edilecek.''  El Hakim


Dört halife döneminde gerçekleşen hadislerden yalnızca birkaçı idi bunlar.
Şu adreste dahasını bulabilirsiniz.
Bu bölümü kısa tuttum, zira benim asıl bahsetmek istediğim, yeni gerçekleşmiş veya gerçekleşmekte olan hadisler. İçinde bulunduğumuz zaman diliminin adeta resmini çizen birçok hadis var.


Örneğin bir tanesi ''Haçlı Seferleri'' hakkında ;

''Öyle bir zaman gelecek ki kafirler, aç kurtların leşe saldırdıkları gibi size saldıracaklar.''


Sahabe sorar ; ''O gün sayıca az mı olacağız Ya Resulullah?''

''Hayır, bilakis sayıca fazla olacaksınız. Ama selin üzerindeki çer çöp gibi etkisiz olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden heybetinizi alacak ve kalbinize vehn yerleştirecek.''

-Vehn nedir Ya Resulullah?

''Dünyayı sevmek ve ölümden korkmak.''  Ebu Davud


Haçlı Seferlerinin en etkilisi de ne yazık ki en sonuncusu olmuştur ; I. Dünya Savaşı.
İlk haçlı seferi de, son haçlı seferi de işe yaramış ve üzerimize aç kurtların saldırdığı gibi saldırmışlardı.
Resulullah sav, bunu 1400 yıl evvelden haber vermiş gördüğünüz gibi.
Ve şuan sayıca fazla olmamıza rağmen, kafirlere karşı hiçbir varlık gösteremiyoruz. Gövdesi çok büyük ama narkozdan uyuşmuş olan bir hasta gibiyiz.


''Herkes tarafından izlenen şarkıcı ve dansçı kadınlar çıkmadıkça kıyamet kopmaz.''  Tirmizi

Sanırım bu hadisi örneklendirmeme gerek yoktur.
Zira etrafımızda şarkıcı ve dansçı kadından daha fazla bulunur bir şey yoktur herhalde.


''İpek, erkekler tarafından haram bilinmeyip, giyilmedikçe kıyamet kopmaz.''  Tirmizi

Bu hadisin gerçekleştiği de yine su götürmüyor anladığımız kadarıyla. Şöyle sorayım;
Hanginiz giydiği şeyin ipek olup olmadığına dikkat ediyor ve ipek olduğunu bile bile giymeye devam etmiyor ki...?

tek önemli olan modaya uymak
Bir diğer hadiste Resulullah sav, eliyle doğuyu işaret ederek şöyle demiştir ;

''Dikkat edin! Fitne şu taraftadır! Şeytanın boynuzunun olduğu yerdedir.''

''Fitneler oradadır.''

Sahabe Necid için de dua istemiş, fakar Resulullah sav yine ''Fitne oradadır'' demiştir.


Daha önce sizlere Vahhabilikten ve Suud Devleti'nin tarihinden kısaca bahsetmiştim.
Vahhabilik'in kurucusu Muhammed bin Abdülvahhab Necid'lidir. Link
Osmanlı'ya ilk ayaklanma Necid'den yapılmıştır. Link
İlk Suud Devleti Necid'de kuruldu. Link
İkinci Suud Devleti de Necid'de kurulmuştur, hatta adı Necid Emirliği'dir. Link
Bugünkü Suud Devleti'nin başkenti Riyad da Necid bölgesindedir. Link


Fakat doğudaki fitneler bununla sınırlı değildir elbette.
Peygamber sav'in vefatından sonra ortaya çıkan dört yalancı peygamberden üçü, yine Necid bölgesinden çıkmıştır.
Hz. Ali zamanında ortaya çıkan bir fitne olan ''Haricilik'' de, yine Necid bölgesinden çıkmıştır.
Buradan çıkan diğer bir büyük fitne de ''Şiilik''tir.
Şiiliğin ne derece büyük bir fitne olduğunu anlamak için, tarihlerine göz atmanız yeterlidir. Şiilerin hiçbir kafir devletle savaşı olmamıştır, tek savaştıkları kesim Sünni Müslümanlardır.
İslam'ın içindeki en büyük fitnelerdendir.


Bu fitnelerden bahsetmişken, konuyu insanı şaşkına çeviren bir başka hadisle destekleyelim.
Allah Resulü şöyle buyurdu ;

''Hicaz'ı, isminde hayvan ismi olan bir adam yönetecektir. Uzak bir mesafeden baktığınız zaman, gözlerinin şaşı olduğunu göreceksiniz. Yakından bakarsanız normal gözükecektir. Abdullah isminde olan kardeşi tarafından desteklenecektir. Eyvahlar olsun onların peşinden gidenlere! (Resulullah 3 kez tekrarladı)  Hanbel


Bu hadis üzerine ben de sizleri biraz eskiye götüreyim.
Suud Kralı Halid bin Abdülaziz'in 1982' de ölümünün ardından yerine kardeşi Fehd bin Abdülaziz geçer. Fehd ise Arapça'da ''leopar veya pars'' anlamına gelir.
Ayrıca kendisi uzaktan bakıldığında şaşı gibidir.


Kendisini tahtta destekleyen ve vekilliğini yapan kişi de, kardeşi Abdullah bin Abdülaziz'dir. Fehd'in ölümünden sonra da tahta o geçmiştir.


Yalnızca şu hadis bile, hadislerin ne derece mucizevi ve güvenilir olduklarının kanıtıdır aslında. Bu kadar açık bir mucize nasıl olur da reddedilir?
Ama tabi biz, bu konuda sorunu olanlar için açıklamaya devam edecez.


Peygamber sav'in eyvahlar çekmesinin sebebi de çok açıktır.
Zira Suud Krallığı, orta doğudaki diğer tüm devletler gibi, batı yeraltı kaynaklarını sömürürken, kendilerine sorun çıkartmamaları adına kurulmuş işbirlikçi bir devlet olduğu ;
Sapık bir görüş olan Vahhabilik'i benimsediği ve batılı devletlerin çıkarlarının dışında hiçbir şey yapmadıkları için, Allah Resulü sav üç kez ''eyvah onların peşinden gidenlere'' demiştir.

Suudi Amerika
Onların yolundan giden yalnız Arapların bir kısmı değildir tabi. Mısır halkının ilk seçtiği cumhurbaşkanını daha 1 yıl bile olmadan indiren Sisi'ye destek vermek, ''Mursi ile Sisi arasında seçim yapamam yıaa'' demek de onların peşinden gitmektir. Çünkü bu darbeyi ilk tebrik eden Suud ailesi olmuştur, ardından da İran takip etmiştir. Amerika ve batı bu duruma darbe bile diyememişken, Suud ailesi Sisi'ye milyonlarca dolarlık yardım yaparken ; sen kalkıp Sisi'yi desteklersen, paşa paşa Suud ailesinin yolundan gitmiş olursun.

süper bi üçleme
''Öyle bir zaman gelecek ki, şirk; siyah bir gecede, siyah bir taşın üzerindeki, siyah bir karıncayı fark etmek kadar zor olacak.''

''Şirk, ümmetime düz taşta, karanlık gecede karıncanın gezinişinden daha gizlidir.''

''Sizin için en çok korktuğum şey şirktir.''  Kütübü Sitte


Bu hadisin nasıl gerçekleştiğine dair küçük bir örnek vereyim.
Hepimiz şarkı dinleriz. Hatta yolculuk esnasında herkesin kulağında bir kulaklık, saatlerce şarkı dinlenir. Peki hayatımızda bu derece yer etmiş olan şarkılara hiç dikkat ettiniz mi?


Örneği İbrahim Tatlıses'in şöyle bir şarkısı vardı ; ''Bir tanrıya taptım, bir sana taptım''

Bu şarkıyı dinlerken hanginiz bir tuhaflık hissetti?
Halbuki bu şarkıyı dinlediğimiz, ona eşlik ettiğimiz, hatta onunla hüzünlendiğimiz veya sevindiğimiz için Ebu Leheb gibi, Darwin gibi şirk koşmuş oluyoruz.

Darwin'in evrim teorisini bulmasında aynaya bakmasının çok önemli rolü olduğunu düşünüyorum

Aklıma gelen birkaç tane var benim ;

''Sen tanrıdan sonra tapılacak kadınsın''  Selami Şahin
''Gülen yüzüne taptığım bir sen''  Gökhan Türkmen
''Kahpe kader'' Sezen Aksu  (ki en çok kullanılanlardandır)
''Kader utansın''  Gökhan Özen
''Şikayetim yaratana''  Orhan Gencebay

Eurovision adayı, en hızlı çıkış yapan şarkıcı at
Yani dinlediğimiz şarkılar bile farkında bile olmadan bizleri İslam'dan çıkarıyor.
Bizlere şirk koşturuyor.
Ve bunu o kadar gizli yapıyor ki, insanlar altında hiçbir şey aramadan kabullenip dinliyor ve eşlik ediyor.
Bu yüzden ben sizlere dinlediğiniz şarkılara dikkat edin derim, özellikle yabancı şarkıların önce anlamlarına bakın.
Yarın mezara girdiğinizde Müslüman olmadığınız sürpriziyle karşılaşabilirsiniz çünkü.


''Öyle bir zaman gelecek ki, herkes faiz yiyecek. Faiz yemeyene dahi onun tozu bulaşacak.'' Kütübü Sitte

Faiz yemekten ziyade, artık faizi helal kılan bir insanlık olduk biz. Bahanesi de tanıdık ; ''e bu zamanda herkes kullanıyo'' , ''e bu zamanda zorunluluk oldu''...


Çektiğimiz krediler, kullandığımız banka kartları, açtığımız banka hesapları, hatta bankalardan aldığımız maaşlar. Faiz yemeyenin bile tozunu ciğerlerine kadar yuttuğu bir zaman dilimindeyiz. Kullandığımız kağıt paralar bile onlarca faizin içinden süzülerek cebimize girmekte zira. Faiz ekonomisi hakkında müstakil bir yazı yazmayı düşünüyorum zaten, orada teferruatıyla konuşuruz bunları.


''Irak'a ölçeği ve dirhemi verilmeyecek. Şam'a da ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Mısır'a da ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Başladığınız yere döneceksiniz. ''  Ebu Davud


Ölçeği verilmeyecek demek işgal ve ambargo demektir. Aynen Allah Resulü sav'in dediği gibi, Irak işgale uğradı. Şam yani Suriye de iç savaşla çırpınıyor ve işgalin eşiğinde. Mısır'da ise İsrail çok açık bir şekilde darbe yaptı, ordu ülkeyi kan gölüne çevirdi ve iç savaş için zemin hazırlanıyor şuan.
Bu hadisler mucize değil de ne bana söyler misiniz?


''Ahir zamanda Bağdat alevlerle yok edilir. Ayaklarının altında hazine olan bir adam sebebiyledir.''


Amerika'nın Irak'a girişinin yanında diğer bir mucize haber de ''ayaklarının altında hazine olan adam'' bölümüdür. Amerika'nın Irak'a girme sebebinin petrol olduğunu tekrar hatırlamış olduk.

''Irak üçe bölünecek.''

İkinci körfez savaşından sonra Amerika'nın Irak'ta üç ayrı bölge kurduğunu biliyorsunuzdur. LinkLinkLinkLinkLink

Bir başka hadis ;

''Lut kavminin helal saydıkları, tekrar yayılacak.''
''Kadınlar kadınlarla, erkekler erkeklerle yetinecek.''


Bu hadisin gerçek olduğunu açıklamaya gerek yok sanırım. Zira eşcinsellik bugün ''özgürlük'' adı altında insanlara pazarlanmakta ve bunun normal bir şey olduğu dayatılmakta.


''İçki dünyada çoğalacak.''

Şuan tarihin en çok içki tüketilen döneminde yaşıyoruz. Tüm dünyada inanılmaz bir alkol tüketimi var. Hatta bu konu o kadar önü alınamaz bir hal aldı ki, artık her ülke alkol hakkında kısıtlamalar getirmekte, ve alkole karşı tedaviyi desteklemekte.


''Gayrimeşru çocuklar çoğalacak.''
''Boşanmalar artacak.''
''İslami ilimler ortadan kalkacak, İslamsız ilim çıkacak, İslami cahillik olacak''
''Zina çekinmeden yapılacak.''
''Allah açıkça inkar edilecek.''   Kütübü Sitte


Bu hadislerin mucizevi yönü şudur, hepsi Allah'ın açıkça inkar edilmesinin etrafında oluşmuştur. Yani ateizm.
Ateizm diye bir akımın çıkacağı bile hadislerde bildirilmiştir. Ve ateist düşünceye bağlı olarak gelişen Freud'çu düşünce tüm bu olayların kaynağıdır.


Çünkü Yahudilik ve Hristiyanlıkta da zina ve faiz haramdır. Bunların çoğalıp, Allah'ın açıkça inkar edilmesi Yahudilik ve Hristiyanlığın dışında bir düşüncenin yayılması anlamına gelir. Zira ateizm ve Freud'çu düşünce her toplumun iliklerine kadar işlemiştir.


''İnsanlar yüksek binalar yapmakta yarışmadıkça kıyamet kopmaz.''  Buhari


''Milletlerin başına münafıklar geçmedikçe kıyamet kopmaz.''  Mecmuaz Zevaid


''Cinayetler çoğalacak.''


''Açıklık çoğalacak, hayasızlık artacak.''
''Öyle kadınlar göreceksiniz ki, çıplak sanırsınız; fakat giyinmiştir.''


''Köpek beslemek, evlat yetiştirmekten daha cazip olacak.''


Anne-babasını huzur evine gönderen, kariyer yapacam diye çocuk yapmayan insanların, köpek beslemeyi tercih ettikleri bir devirdeyiz zaten.

''Kötü kadınlar ve fuhuş çoğalacak ve toplum içinde daha önce görülmemiş hastalıklar ortaya çıkacak.''


''İslam garip başladı, sonu da garip olacak.''

Peygamber sav zamanında, Müslümanlar günde beş kez namaz kılıyor, savaş esirlerine kendi yemeklerini veriyor, sadaka ve zekat veriyordu. İnsanlar onlara ''bu devirde böyle şey yapılır mı?'' diye garip bakardı, zira bunun yanında kafirlere benzememek için giyim tarzları, saçları ve sakalları bile farklıydı. İslam ve Müslümanlar garip karşılanıyordu yani.


Peki şimdi durum farklı mı diye sorayım sizlere.
Başörtüsü takanlar okullardan atılıp, sokaklarda dövülüp, çağ dışı ilan edilmiyor mu?
Sakal ve cübbesi olanlar yobaz olarak adlandırılmıyor mu?
Müslüman gibi yaşayanlar farklı bir dünyadanmış gibi görülmüyor mu?
Hepsinin cevabının evet olduğunu ve bu hadisin nasıl gerçekleştiğini söylememe gerek yok sanırım..


''Sadece tanıdıklara selam verilecek.''

Bununla ilgili kendimden bir örnek vereyim.
Geçenlerde arkadaşla Sultanahmet'teydik, yanımızdan cübbeli ve sakallı biri geçti, ben de geçerken ''selamın aleyküm'' dedim. Adamın yüzünde bir tebessüm oluştu ve ''aleyküm selaaam'' dedi.


Arkadaşım da şaşırdı, ''tanıyo musun?'' diye sordu, ben de ''yüoo, Müslüman bi abimizdi, ben de selam verdim'' dedim.

Yani yoldan geçen bir Müslümana selam vermek yadırganır olmuş. Keza hangimiz yoldan geçerken insanlara selam vererek geçiyoruz ki...?


''Önce yaşamış alimler cahillikle suçlanacak.''


''Sünnetimi inkar edenler ve yalnız Kur'an diyenler çıkacak.''  Kütübü Sitte


Sanırım şu hadisler gerçekleşmese, biz de bunları kanıtlamak zorunda kalmazdık. Daha bir sürü gerçekleşmiş veya gerçekleşmek üzere olan hadisler varken hem de.. LinkLink


''Biz seni bu Kur'an'ı açıklayıcı olarak gönderdik'' , ''sana Kur'an'la birlikte hikmet (sünnet) verdik'' ayetlerinin ne anlama geldiğini hiç düşünmediniz mi? Eğer Kur'an çok basit ve herkesin şıp diye anlayabileceği bir kitap olsaydı, neden ''açıklayıcı''ya gerek vardı ki? Hatta bunun için peygambere bile gerek kalmazdı, zira peygamberin kitabı okumaktan başka görevi olmazdı.


''Sünnete uyun'' ayetini, ''biz peygamberi görmedik, bu yüzden bu ve bunun gibi bir sürü ayet bizim için geçerli değil'' diyerek geçersiz kılmak, küfre düşmek değil midir? Eğer yalnızca peygamber zamanında olan bir şey ise sünnet, neden Kur'an'da bu kadar üzerinde durulmuş ve ''uyulması emredilmiş''tir hiç düşündünüz mü?


Tıpkı Allah Resulü sav'in dediği gibi, aç kurtlar gibi üzerimize saldırmak için toplanan iki ayaklı şeytanlar, sahip olduğumuz zenginlikleri sömürebilmek için bizleri önce dinimizden uzaklaştırdılar. 1400 yıl öncesinden tüm bu olaylar bize haber verilmişti, bunları bilsek elbette gafil olmazdık; fakat bizlere bu hadisleri unutturdular ve onları bir bir gerçekleştirdiler. Bu hadislerin güvenilir olmadığını, yalnız Kur'an'a inanmamız gerektiğini söylediler. Böylece ileride bizlere olacağı haber verilen şeylerden bihaber olacaktık, öyle de olduk.


Bizlere ''yalnız Kur'an'' dedirttiler, oysaki Kur'an'dan biri farklı bir anlam çıkarttı, diğeri farklı bir anlam. Ellerinde Kur'an'ı açıklayan sünnetler ve hadisler olmadığı için birçok yeni yorum ortaya çıktı, hepsi kendisinden önceki alimleri cahillikle suçladı ve İslam'ı kendisinin çözdüğüne inandı.


Kur'an'ı bir kez okuyup tüm anlamını çözdüğüne inanan çokbilmişler var ya hani, yok  ''insan, din ve Kuran'' diye yazılarla ''Bu dini çözdüm, sünnet ve hadis yalan, yalnız Kuran'' diyenler..


Ya sen 1400 sene boyunca milyarlarca alimin çözemediği neyi çözebilmiş olabilirsin Allah aşkına ya?
Akşemseddin'lerin, Molla Gürani'lerin, Ali Kuşçu'ların, Şeyh Edebali'lerin, İmamı Gazali'lerin, Abdülkadir Geylani'lerin çözemediği, veya yanlış anladığı dini iki kere Kur'an okuyup sen mi doğru anladın?


Elhamı oku desem 50 tane hatanı bulurum, Kur'an'ın tefsirini sorsam ağzın açık kalır tek bir kelime edemezsin; fakat yalnız Türkçe mealini okuyarak İslam'ı çözdün öyle mi?


1400 senelik alimlerin, evliyaların anlayamadığı neyi anlamış olabilirsin sen yalnız Kur'an okuyarak arkadaşım?
Neyse.
İslam'da sünnetin yerini anlatmaya çalıştığım dördüncü yazı bu.
Allah'ın izniyle bir tane daha yazıp, tamamlamak istiyorum.
Ve sizlere bu arada Hepmher'ın itiraflarını okumanızı tavsiye ediyorum.
(İngiliz Casusunun İtirafları)
Bunca yıllık İslam alimlerinin eserlerini okumanızı tavsiye ediyorum.
Tabi harf inkilabı nedeniyle hiçbirini okuyamıyoruz ama, en azından latinize edilenleri okumaya çalışalım.

Saygı, selam ve dua ile.