Eline geçen her fırsatta eğitim sistemini eleştiren insanların, bu eğitim sisteminin oluşturmayı amaçladığı birey tanımına uyması çok gariptir.
Eğitim sistemini eleştiren on insandan dokuzuna, sistemin bizleri kontrol altında tutmak için bu şekilde tasarlandığını söylediğinde sana hak verecektir. Fakat aynı eğitim sisteminde öğretilen şeylerin onda dokuzunun yalan ve yanlış olduğunu söylediğinde, durum biraz değişir.
Çünkü o da genel sorunun farkındadır. '' Genel sorun eğitim sistemidir '' diye genel bir yanılsama vardır. Yani sistemi değiştirirsen her şeyin yoluna gireceğini düşünür insanlar. Fakat şunu atlarlar ; öncelikli sorun eğitimin ne olduğudur. Çünkü sistem de zaten bunun üzerine kuruludur. Sisteme göre bir şeyler anlatılmaz, anlatılanlara göre sistem oluşturulur.
Örneğin milli eğitim sisteminin ilk oluşturulduğu yıllarda nur topu gibi bir ''Güneş Dil Teorimiz'' vardı. Biz bilmeyiz, ama dedelerimiz çok iyi bilir. Bu teoriye göre dünyadaki tüm diller Türkçeden türemiş ve aslen Türkçe imiş. Yani İngilizce, Fransızca, Almanca, İbranice, Papua Yeni Ginece falan filan, hepsi Türkçe imiş bu dillerin.
Yine milli eğitim sistemimizin oluşturulduğu yıllardaki bir başka incimiz de ''Güneş Irk Teorisi'' idi. Bu kelli felli teoriye göre ise dünyadaki bütün insanlar Türk'tür. Yani Çinliler, Ruslar, İtalyanlar, Ugandalılar, hatta Afrikalı zenciler, Amerikan yerlileri olan Kızıl derililer, Mayalar, Aztekler bile.
O yıllarda sıkça sorulan iki soru ve cevapları ;
Soru ; '' Kızıl derililer Amerika Kıt'asındalar, onlar nasıl Türk oluyo?''
El cevap ; ''Önceleri tek bir kıt'a vardı. Bu Türkler de kıtalar ayrıldığında şuanki Amerika Kıt'ası denilen yerde kaldılar.''
Soru ; '' Peki zenciler nasıl Türk oluyo?''
El cevap ; ''Güneş'te fazla durmaktan.''
Soru ; '' Hocam siz mal mısınız? ''
El cevap ; '' Deveye boynun eğri mi demişler, nerem doğru ki demiş.''
Bu konuları insanlara aşılamak için bir sistem kurarsın ve bu sistemi kullanırsın. Zira sistemi de bizzat kendin yapmış veya eğitim sistemini kitle uyuşturma silahı olarak kullanan başkalarından almışsındır. Her ne yapmış olursan ol, gittiğin yol seni aynı yere ulaştırır ; Kendini eğitimli sanan cahillere.
Ben merkezli eğitim anlayışının yerini, elit otorite merkezli eğitim almıştır.
Peki sistemi hazırlayan bu herifler sizce sadece bununla mı sınırlandırmışlardır olayı?
Size bu sistemi dayatan adamlar, öğrendiğiniz şeylere müdahale etmemişler midir?
Ne öğrenmek ve nasıl öğrenmek istediğinizi kendileri belirlememişler midir?
Bir yandan eğitim sistemini eleştirip, diğer yandan da aynı eğitim sisteminin öğrettiği şeyleri tartışılmaz doğru kabul eden insanlar, ya söylediklerinde samimiyetsizdirler, ya da şunu bile akıl edemeyecek kadar su katılmamış gerizekalı.
küçük bir örnek |
Çünkü bu eğitim sistemini eleştiren insanların %99'u, hala okul kitaplarında yer alan ve öğretmenlerin göğüslerini kabartarak anlattıkları I. ve II. İnönü Savaşları' nın varlığına inanıyorlar. Bu insanlara ''ikiz kulelere aslında uçak girmedi'' de, araştırmacı ve hasır altı kalan gerçeklere itibar eden kimliğiyle ''tabi kiii'' der. Fakat iki dakika sonra ''ayrıca I. ve II. İnönü Savaşı diye bir şey de yok'' de, aniden sebepsiz ve mesnetsiz yere vatanseverlik duyguları kabarır ve söyleyen kişiye salya sümük saçarak cevap verir. Neden?
Çünkü yıllarca okul kitaplarında bunu okudu. Sistem ona bu ürünü al ve kafanın içine asla sorgulamadan yerleştir dedi. Ve bu öyle bir yerde dursun ki, asla aksine itibar etme. Çünkü ben sistemim. Senin iyiliğini ve eğitimli olmanı isterim.
Örneğin bir başka olay da Yunanlıları İzmir'den denize döktüğümüz olayıdır. Küçük bir araştırma yapan herkes Yunan askerlerinin yurttan İzmir'den çıkış tarihinin 7 Eylül, ilk Türk askerlerinin İzmir'e giriş tarihinin ise 9 Eylül olduğunu görür. Genelkurmay kayıtları ortadadır. Fakat bizim sistemimiz kendine kahramanlık rolü biçmeyi görev edindiği için ''Yunanlıları muhteşem bir zaferle bozguna uğratıp denize döktük'' der, bizlere ve çocuklarımıza bunu öğretir ve bu konuyu tabu ilan eder. Konuşmak sistemce vatan hainliğidir.
Bunun yanı sıra İngiliz ve Fransızları da bozguna uğratmışızdır sistemce. Fakat nasıl bir bozgun ise bu, Fransız ve İngilizler gemiler dolusu tarihi eserler, antikalarla terk etmiştir vatanı. Lozan imzalanana kadar ülkeden ayrılmadıklarını söylememe gerek yoktur sanırım, dönemin gazete küpürleri de mevcuttur. Bu konularla ilgili müstakil bir yazım olacak zaten.
Aynı sistem bize Ermeni olan İsmet İnönü'yü Malatyalı diye yutturmuştur. Mustafa Kemal'in 1881 yılında doğduğunu, 09.05'te öldüğünü, babasını Ali Rıza diye yutturdular keza. I. Dünya Savaşı sırasında elimizden ilk çıkan toprak olan Filistin'de Mustafa Kemal'in komutanlık yaptığını anlatmadılar bize, çünkü İngiliz ve Fransız tarihçiler bunu çok büyük bir hezimet olarak yazmıştı. Sistemimiz bunu bizlere öğretmeyi gereksiz buldu.
Sonra Lozan'a giderken Misak-ı Milli sınırlarımızın bir milyon kilometre kareden fazla olduğunu, çıktığımızda elimizde bugünkü topraklar kaldığını hiç duymadık. Tam tersine bizler Lozan'ı harikulade bir başarı olarak okuduk.
Konu sistemi eleştirmek, yerden yere vurmak olunca herkes ağzını açıp gözünü yummayı çok tabii bulur, fakat aynı sistemin seni uyutmak için yapılanları söylediğinde uzaylı ilan edilirsin. Gariptir.
İkiz kulelere bir uçağın girmemesi kişinin kabul edebileceği nitelikte bir olayken, neden kendi okul kitaplarımızda dayatılan ve sorguladığın takdirde ya deli, ya da vatan haini kabul edildiğin bilgiler değildir?
Öyleyse bu durumda biz, eleştirdiğimiz sistemin içinde, koşarak çıkmaya çalışan fareleriz.
Ya sistemi eleştirirken samimiyetten yoksunuz, ya da benim bildiklerime dokunmayan sistem bin yaşasın'cıyız..