7 Haziran 2013 Cuma

GEZİ PARKI TALEPLERİ



Selam tencereli ve tavalı ciğersizler.


Öncelikle yazdığınız olumlu mesajlardan dolayı ben de sizlere teşekkür ediyorum, gelen kutumda güller açtı resmen, etrafta çiçekler böcekler bile görmeye başladım yani bu kadar olumlu mesajı görünce hehe.


İlk yazıda Gezi Parkı olaylarının dünya basınında ve kamuoyunda ne derece büyük bir şaşa meydana getirdiğini göstermiştim elimden geldiğince. Üstelik gösterdiğim kaynaklar yalnızca örnek teşkil etmesi içindi, olayın çok daha büyük bir tarafı var zira.


bu gördüğünüz adam halkı soyanlardan sadece biri ;Cem Boyner
Bazı at gözlüklüler bizim medyadan şikayetçi, fakat dünya medyasına hiç göz attıkları yok anlaşılan. Yok efendim medya sansür uyguluyormuş falan, lan dedim bi de ben izleyeyim şu haberleri, adamlar resmen ''gezi parkı bölümü'' oluşturmuşlar haberlerde olum, siz Yumurcak Tv'yi mi izliyorsunuz anasını satayım anlamıyorum ki.. LinkLinkLink


Yeniçeriler tarafından tahttan indirilen ve boğularak öldürülen III. Selim'in resmini kullanmaları da sizce bir tesadüf mü?
Lost'taki teyze
Sen bizim medyayı geç de, yabancı medya neden bu derece önem veriyor ve birinci gündem maddesi yapıyor sen onu söyle bana hacı, sen onu bi konuş. Üniversiteli yeni yetme komünist öğrenci ayağı yapma bana. Git biraz BBC, CNN falan izle, ''aaa panpa bak biiiiizzzz :))''  dersin emin ol..
Al sana bir kanıt daha ; Link


Sanarsın ülkede Holocaust olmuş da biz de bakıyormuşuz. Evet dünya medyası böylesi benzerine çok rastlanan bir olaya, benzerine az rastlanır bir şekilde alaka gösterdi. Bu da zaten işin içinde başka ellerin olduğunun tartışmasız kanıtıydı bence.


Bakın dünya basınında, dünya televizyonlarında bu haber nasıl servis edilmiş, bu videoyu özellikle izlemenizi tavsiye ediyorum, olayın boyutunu anlayasınız deyü ;


Şu adresten de dünya basınındaki diğer haberleri daha ayrıntılı izleyebilirsiniz. Olayın dünya medyasına inanılmaz bir servis edilme çabasında olduğunu zaten anlayacaksınız. Bu medya, kendi sömürdükleri ülkelerdeki soykırım ve daha nice olayları sansürlerken, nedense bizdeki eylemlere sempati besleyen sevgi kelebekleri haline geldiler. Ayrıca youtube'daki şu reklam da ayrı bir soru işareti oldu benim için ;


''biber gazı nedir'' adlı bir videonun reklamını yapıyor youtube. İlginç yani ne diyelim şimdi..


İlk yazıda bir sürü örnek gösterdim bu işe kimlerin karıştığına dair. Ve benim şüphem yoktu zaten işin içinde onların olduğundan, ama biraz daha somut şeyler bulmadan sizlerle paylaşmak istemedim, zira bazılarınca yine komplo teorisi üreten bir gavat olup çıkacaktım.

İstanbula ''Tahrir'' benzetmesi
Fakat şuan, beyninin %0,1'ini kullanabilen insanlar için yeterli somut belgelerden bahsetmek istiyorum siz ciğersizlere. Kedi canınızı sizin.


Bu ülkeyi soyan, fakat kameranın karşısında ''ben de çapulcuyum'' diyen adamlar, sizi bizzat kandıran, bizzat kullanan ve bizzat keriz yerine koyan insanlardır. LinkLink

Gezi Parkı'nda ağaç sevgisi ile yanıp tutuşan insanlarımızın arasında bu işi kullananların olduğunu, birilerin bu olaylardan mutlaka ve mutlaka yararlanmak isteyeceğini söyledim. Ve haklı da çıktım. Ve orada ''ağaç isterüüükk, faşizme hayuurr, tayyyyyibbb istifaaooo'' diye bağıran saf insanların arasında ''yüzlerce'' yabancı ajan olduğunun görüntülerine de, belgelerine de ulaşıldı. Zira MİT tarafından özel soruşturma açıldı bildiğiniz gibi. Şöyle birkaç habere göz atabilirsiniz ; LinkLinkLinkLinkhaberler



Ve sonra Fatih Altaylı ; ''Üç büyük iş adamı bu olaya her açıdan destek veriyor.'' diyor.
''Aralarında bir büyük kulüp başkanı, biri de tanınmış köklü bir aile.'' diye de tamamlıyor. Ben bu işten rant sağlayanlar var demedim mi hacı?


Şu da komiğime gitti anasını satayım ; ''Üniversiteli kız, twitter'da tanıştığı ve Gezi Parkı eylemlerinde buluştuğu 3 eylemci erkeğin tecavüzünden 155'i arayarak kurtuldu.''


Zaaaa. Tabi bu bir örnek bence. Yani oraya bildiğin yatağa kız atmak için giden davarlar var anasını satayım. ''Halk uyanıyo abi yaa, bu halk koyun değilmiş''  diyenlere duyurulur. Oraya her gideni vatan millet Sakarya sevdalısı sanan gavatlar var bu ülkede. Gidenlerin %95'i üniversiteli, bunların da %90'ı bedava içki için gidiyo anasını satayım. Bizzat tanıyorum öle gavatları çünkü. Arada kalanlar da samimi insanlar maalesef.

insanların kutsallarına saldırmaktan çekinmeyen çakma Süleyman'ın ağaç sevgisi
Duymuşsunuzdur, eylemciler Bülent Arınç'a bir talep listesi ilettiler. Bu talep listesine her yerden ulaşabilirsiniz, ama ben yine birkaç link vereyim size ; LinkLink


Maddelere göz atarsınız, ben burada zurnanın zıt dediği yerlerin üzerinde duracağım sadece, zira diğerleri bakmasanız da gayet tahmin edebileceğiniz sıradan şeyler.


''Eylem hakkı, gezi hakkı, parka dokunulmasın'' şeklinde devam eden talepler bir anda değişiveriyor ve ''ne alaka lan'' diyeceğimiz yerlere varıyor. Örneğin ''Hes'ler yapılmasın'' diye bir talep var dikkat ettiyseniz.

Hobbalaa yok ya.
bu arada basın sansür uyguluyo diyenlere; dünyada ünlülerden daha büyük bir reklam aracı mı var?

Bakın bu talebin, bu olaya dahil olan ''bazı ellerin'' talebi olduğu ayan beyan ortada. Lan siz ağaç için ayaklandınız, özgürlük için ayaklandınız ne alaka Hes olum?

Bakın ; Hes

Hidroelektrik Enerji Santrali dediğimiz yerler ülkelerin başta elektrik olmak üzere enerji kaynaklarıdır. Yani dışarıdan enerji alacağımıza kendi enerjimizi kendimiz üreteceğiz demektir bu uygulama. Lan bu uygulamaya en çok sosyalist, komünist geçinen, ''tam bağımsız türkiyeeee''  diye kıçını yırtanlar destek olmalı anasını satayım.


Bakın Türkiye'nin yıllık enerji gideri tam 55 milyar dolar. Biz her sene enerji için bu eşek yüküyle parayı dışarıya savuruyoruz. Yani birilerinin bu ülkeden her yıl kazandığı tam 55 milyar dolar para var. Birileri bizim halkımız ve devletimiz üzerinden zengin oluyor bu dünyada. Ey benim sokağa dökülüp sömürüye karşı çıktığını sanan halkım, nerede bu olaya isyanın? Bu santraller yapıldığında sadece giden 55 milyar doların ülkede kalması sağlanmayacak, bir de ek kazanç getirecek ülkeye. LinkLink

her yerde sabetayist diye çığırtganlık yaptığınız adamın bu projelere  karşı durması hiç mi dikkatinizi çekmedi?
Bugüne kadar başa geçip de bir kaldırım taşı dahi yapmayan ama ''biz laikliğin koruyucusuyuz'' diyen, kendi enerjisini üretmek yerine ülkeyi yabancılara peşkeş çeken bu hükumetleri neden protesto etmedin benim sevgili ''tam bağımsız Türkiye''ci arkadaşım? Ve bugün seni, bu ülkenin bağımsızlık hamlesine karşı ayaklandırıyorlar çünkü bu para onların en büyük gelir kaynağı. Elbette kolay vazgeçmeyecekler.


tüm bir ünlüler alemi, bu olayın en büyük servisçileri idi
Tabi tahmin edersiniz bu konuya da ''çevrecilik'' maskesi altında karşı çıkılıyor. Vay anasını yaaa, lan bu ülkedeki insanların çimlere basıp korulara işemediğini bilsem, ormanların içine yapılmış koca koca binalarda, evlerde oturmadıklarını bilsem yemin ederim altında bir şey aramaz ve  ''vay büe'' derdim.


 Fakat fiyatları 90 bin lira olan bu yeni otobüslerden en az 30 tanesi yakıldı ve kullanılmaz hale getirildi.

''çevreyi koruyomuşum gibi çek panpa :)) ''

Lakin bizim çevreci pezevenkler nedense binlerce ağacın kesilip Atatürk heykeli yapılmasına tepki vermezler, bale okulu yapılmasına tepki vermezler, çam ağacı süslerler fakat ülke adına müthiş bir adım olan Hes'lerin yapımına geldim mi  ''çevreye zarar verdirmeyiiiiiiiiiizz uleeennn''  diye kıçlarını ikiye ayırırlar.


Dikkat ediyorum da ''Greenpeace'' adı altında toplanan bir sınıf elit, kendi çıkarlarına ters düşen her şeyi, bu maske ile kötülemekte ve aleyhine insan örgütlemekte. Bana ''Greenpeace Filistin'' diye bir örgüt söyleyin, ertesi gün eylemlerin en önünde olmazsam şerefsizim. Küresel elitin menfaatine ters düşecek bir tane sevgi kelebeği yok dünyada.

Neyse.


Devam edelim ; ''Kanal İstanbul gibi çevreyi bozacak projeler yapılmasın!''


İşin rengini sanırım siz de anladınız ciğersizler. Daha demin bahsettiğim, eyleme yatağa kız atmak için veya bedava içki için gidenlerin beyinlerinin yetmeyeceği bir talep daha. Sizce bu talep gerçekten çevreci duygularla mı edildi?  Bu talebin arkasında hangi ellerin olduğu çok aşikar değil mi anasını satayım.


Bildiğiniz gibi Türkiye Devleti, boğazlar üzerinden tek kuruş kazanamıyor şuan. Bunu bazılarınız bilmiyor bile olabilirsiniz, zira Lozan size tarihin en şerefli anlaşması olarak dikte edildiği için, bu gibi şeyler es geçilir her zaman. Türkiye, kendi boğazları üzerinden hangi gemi geçerse geçsin, ne olursa olsun tek kuruş para kazanamıyor. Sanırım bu da bizi nasıl bir devlet olarak gördüklerinin kanıtı.


Kanal İstanbul ise Türkiye'ye hem boğaz hakimiyeti, hem de maddi getiri sağlayacak bir proje. Zaten tüm gideri, Türkiye'nin yalnızca bir yıllık enerji giderinden az. Türkiye'nin hem buradan elde edeceği prestiji ve geliri, hem de enerjiden elde edilecek geliri bir elde topladığını bir düşünün ciğersizler. Bu ülkedeki banka faizlerinin de %120'lerden,  %4'lere indiğini ve nükleer enerjilerin ülkeye kazandıracağı geliri bir hesaplayın.
Öle oturduğunuz yerden ''tam bağımsız türkiyeeee!!!!''  diye kıç yırtmakla olmuyor bu işler hacı.


Bizim eylemciler neden acaba ülkenin dünya çapındaki bu projesine karşı olduklarını bana akıl ve mantık çerçevesinde izah edebilecek olan var mı?


Sonra bir de ''Üçüncü havalimanı yapılmasın!'' diye bir talep var.
Ya işin rengi zaten inanılmaz bir şekilde, ayan beyan ortada anasını satayım. Hayır bundan iyisi yazının altında ''imza; küresel elit'' yazması olurdu herhalde.


Üçüncü havalimanı Türkiye'nin hem marka değeri hem de ekonomik ve turistik geliri açısından, karşı çıkılmasının sebebi yalnızca art niyet veya yüksek seviyede geri zekalılık olan bir projedir. Dünyanın en büyük hava yolu şirketi olmaya doğru giden Türk Hava Yolları diğerleri gibi kişilerin değil, devletindir. Yani bu şirket devletimize para kazandıran ve prestij sağlayan bir şirkettir.


Üçüncü havalimanı, dünyanın en büyük hava limanlarından biri olacak ve uzak seyahatler arası bir aktarma merkezi haline gelecek. Şuan bu merkez Almanya'nın Lufthansa şirketidir. Ve elde ettiği gelir ve prestijin büyük kısmını buna borçludur. Fakat üçüncü havalimanı yapılırsa, güç merkezi Türkiye'ye kayacak tahmin ettiğiniz gibi. Yani buna karşı çıkılmasının yegane sebebi budur.


İlk yazıda da söylediğim gibi, bu olayın arkasında bir takım eller var. Tabi arada samimi insanlar da var elbet, bizzat tanıdığım insanlar gibi zira. Fakat o insanlar çok açık seçik bir şekilde kullanıldı. Tıpkı daha önceki darbelerde kullanıldıkları gibi. Ya düşünsenize Amerika'nın, Almanya'nın, İngiltere'nin, Fransa'nın işi yok, kendi ülkeleri güllük gülistanlıkmış gibi, bizim ülkemizdeki şu ayaklanmayı bir numaralı gündemleri yapıyorlar. Ünlülere mesajlar attırıyorlar. Bir de bizim at gözlüklüler ''basın sansür uyguluyooo'' demez mi anasını satayım. Siz ya haber izlemiyorsunuz, ya da dünya basınını takip etmiyorsunuz, ya da ileri seviye embesilsiniz.



Ayrıca diğer taleplere bakıyorsun, eylem yapanlar dışındaki sıradan, asıl halk için bir tane talep yok. Hep eylem yapanlar için talepler. Lan madem halk için ayaklandınız, tüm halk için bir şeyler neden istemiyorsunuz olum? Yok eylemcilere zarar veren polisler görevden alınsınmış, tamam, o halde halka ve kamu mallarına zarar veren eylemciler de ağır hapis yesin, var mısınız?


Yüzlerce esnaf dükkanını açamıyor şuan, ekmek tekneleri gitmiş durumda. Halk için ayaklanıyorsunuz da, bu esnaf halk değil mi? Bu otobüsler halkın değil mi? Kısasa kısas, o polisler görevden alınsın, bunları yapan şerefsizler de ağır hapis yesin, adalet sağlansın. Arada kalan masum ve samimi halk inanın o zaman tatmin olur.


Mehmet Ali Alabora, Halit Ergenç, Okan Bayülgen ve neredeyse bütün diğer ünlüler gibi bu halkı tahrik edilmeye eğilimli koyun zanneden bok böcekleri yerine, doğruları tutarlı şekilde anlatan adamları takip edin.


Bu ülkede Koç ve Doğan malikanelerinin önünde eylem yapanları görürsem işte o zaman bu halkın koyun olmadığını anlarım demiştim ve yine tekrarlıyorum. Bu ülkeyi perde arkasından soyup soğana çeviren insanları protesto edin, en ön safta ben olayım.


Hadi selametle.