1 Haziran 2013 Cumartesi

YENİ DÜZENDE SURİYE KARTI



Merhaba sevgili seyirciler. Sizler için tüm dünyayı başarılı bir şekilde sömüren yeni dünya düzeninin sahipleriyle bir röportaj yaptık. Tabi bir sınır dışı karışıkken, bir de sınır içi olaylar yaşanıyor ülkemizde. Yani anlayacağınız çok sancılı bir geçiş süreci yaşıyoruz. Ülkede ve dünyada bir şeylerin değişmesi için düğmeye basıldığı çok aşikar. Yeterince karışıklık çıkmadan düzenler değişmez.



Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için thank you.
Siz bir şerefsiz ve bir siyonistsiniz.
Uzun zamandır eserlerinizi takip ediyorum ve şunu itiraf etmeliyim ki gerçekten yaptığınız işte çok iyisiniz.


''Irak'ta kimyasal silah var, insanları böyle bir tehlikeye atamayız ve aynı zamanda Irak'a demokrasi götüreceğiz.'' diyerek girmiştiniz Irak'a. Halbuki bizzat kendiniz ikinci dünya savaşında, yani yaklaşık 60 sene önce Japonya'ya atom bombası atmıştınız.


Atom bombası kimyasal silah değil miydi, yoksa sadece kendinizden başka ülkeler kullandığında mı insanlık için tehdit oluşturuyordu?


Peki tüm dünyada kimyasal silah yapımına karşı savaşırken, daha 60 sene evvel böyle kuvvetli bir bomba yaptıysanız, bugün sahip olduğunuz teknoloji ve siyasi güçle çok daha kuvvetlisini yapmışsınızdır di mi?


Peki neden bu kimyasal silahlar ve diktatörler orta doğuda ortaya çıkıveriyor?

Kimse Amerika'ya, İngiltere'ye, Fransa'ya, Rusya'ya kimyasal bomba yapma veya halkına demokrasi ver, özgürlük ver diyemiyor?


Diktatörlere karşı demokrasi savaşı diye bir kart kullandınız bu yüzyılda. İyi de nasıl yani?
Türkiye dahil, orta doğudaki tüm ülkelerin haritalarını siz bizzat ellerinizle çizdiniz. Binlerce yıl birlikte yaşamış insanların arasına dikenli tel örgüler koyup, adına ''ülke sınırı'' deyip, kardeşleri birbirinden siz ayırdınız. Ve her bir devlet için, orayı sizin adınıza yönetecek vekiller atadınız.


Orta doğu ülkelerinin gelişmesine ve sizin için tehdit oluşturmalarına asla izin veremezdiniz. Zira tarih boyunca dünya doğu ve batı medeniyeti diye ikiye ayrılmıştı. Siz tarihiniz boyunca orta doğuya haçlı seferleri düzenlediniz. Çünkü bu Müslümanlar dünyanın en verimli, en zengin topraklarında yaşıyordu.


I. Dünya Savaşı adını verdiğiniz bir aldatmacada, Osmanlı yani orta doğu topraklarını nasıl bölüşeceğinizi planladınız. Cetvel vasıtasıyla gerekli bölmeleri yapıp, orta doğunun tüm zenginliklerini çaldınız ve kendi koyduğunuz vekiller, halkı başka şeylerle oyaladı. Tarihte hiç bu kadar iyisini yapmamıştınız.

talat paşa
Fransız İhtilali ile bir milliyetçilik furyası başlattınız, bu fikri tüm dünyaya pazarladınız ve binlerce yıldır var olan bir dünya düzenini kökten değiştirdiniz ve yerlerine ulus devletleri koydunuz. Her milleti, ırktaşlarından başka dostunun olmadığına inandırdınız. Türlü efsaneler uydurdunuz bu konuda. Gerçekten çok sıkı yalan söylüyordunuz. Ve yine tekrar edeyim ki, yaptığınız işte çok ama çok iyiydiniz.


Fakat sonra aradan 100 yıl geçti. Enerji kaynakları yavaş yavaş tükeniyordu ve yeni çıkan yöneticiler size biraz sorun çıkarmaya başlamıştı. Size verdikleri sözlerden bazıları taviz veriyor, bazıları ise sizi yalnızca oyalıyordu. Bazıları ise miadını doldurmuştu, çok fazla şey biliyorlardı ve bildikleriyle size kafa tutmaya bile cüret etmişlerdi. Fakat siz süper güçtünüz ve sizinle kimse aşık atamazdı. Herkes haddini bilmeliydi.


Öyleyse artık bu sömürge vekillerini tasfiye etmeniz gerekliydi. Fakat daha yeni Afganistan ve Irak'a girmiştiniz ve Müslüman dünya bundan çok fazla rahatsız olmuştu. Yapılacak yanlış bir hamle, tüm Müslümanları bir araya getirebilecek bir kıvılcım olabilirdi. Zira öyle bir şey olursa, ağzınıza edeceklerini de çok iyi biliyordunuz.


Zekice bir şeyler yapmalıydınız. Öyle ki, üzerilerinde Amerikan arması taşıyan askerler bu kez kullanılmamalıydı. Siz de az malın gözü değildiniz ve süper bir yöntem daha buldunuz ; bu darbeleri halkın kendisi yapacaktı.


Onlara liderlerinin aslında ne kadar zorba, ne kadar hain birer diktatör olduklarını gösterecektiniz. Bu liderler adına saldırılar düzenleyecek, işkence kayıtları ortaya çıkaracak, masum insanların feryatlarını gösteren video ve haberler yapacaktınız. Zaten her ülkenin ekonomisi neredeyse sizin elinizdeydi,  ülkeye bir de ekonomik darbeler vuracaktınız.


Karnı doyduğu, istediği elbiseyi alıp giyebildiği ve rahatça televizyon izleyebildiğinde kendisini dünyanın en mutlu ve özgür insanı addeden o halkın elinden bunları aldığınızda, onların ayaklanmaları Alex'in penaltı atmasından daha kolay olacaktı.


Gerçekten bu işte iyiydiniz. Medyayı da çok güzel kullanmıştınız. Enn kilit noktalardaki ülkelerin halklarını ayağa kaldırmış ve ''diktatörlerini''  indirtmiştiniz. Tabi binlerce veya milyonlarca insanın sokaklarda ''özgürlüük'' diye bağırmasıyla hiçbir hükumetin yerinden inmeyeceğini biliyordunuz..


Bunun için de halkların arasına çakallarınızı yerleştirdiniz. Özgürlük isteyen insanlara silah yardımı yaptınız ve kendi birliklerinizden sürüyle asker gönderdiniz hükumet üzerine. Dünya ''orta doğuda neler oluyor?''  diye sorduğunda ise medya ile ''halk özgürlük için ayaklandı, bu onların en doğal hakkı'' dediniz.


Üstelik bölge halkı da bu diktatörleri kendilerinin indirdiğine ve kendi seçtikleri demokrasi aşığı insanların başa geçeceğine inandılar. Kitleleri kontrol altında tutmak önemliydi, çünkü dünyada size karşı bir anti-siyonizm rüzgarı esmeye başlamıştı. Bu işi yaparken, kimse sizinle ilgisi olduğunu düşünmemeliydi.


Her şey planlarınıza uygun gelişmeye devam ediyordu. Ve sıra daha yukarılara tırmanmaktı. Suriye'ye kadar ilerlemiştiniz, ki Suriye listenin epey üstlerinde idi. Yine medyayı kullanarak, dünya üzerinde ''bir diktatör daha'' mesajını yaydınız. Halkın yine özgürlük için savaştığını ve bunun onların hakkı olduğunu savundunuz.


Esed de bugüne kadar size oldukça yararlı olmuş biriydi, tıpkı Saddam gibi. Fakat kendisine yeterince güç verildiğinde, insanlar güce alışırdı. Saddam da artık kendi başının dikine gitmeye başlamıştı, dünya petrollerinin beşte biri de onun elindeydi. ''Sizin petrolleriniz'' üzerinde kimse sizinle dans edemezdi. Zira dansı bile siz icat etmiştiniz.


Suriye tam 1963'ten bu yana Baas denilen partiyle yönetiliyordu. Beşşar Esed'in babası Hafız Esed, 1970'te bir darbe ile başa gelmiş, hükumeti ilginç bir şekilde devirmişti. Sonra da kendisini bir de halkın seçmesini istemiş ve uyduruk bir seçim yaptırmıştı. Bu seçim tam tersi sonuç vermiş olsa da, darbe yapabilecek kadar güçlü bir adam, seçimleri de değiştirebilirdi.. (Link) (Link) (Link)


Baas Partisi idareyi ele geçirdikten sonra Suriye'de çok ilginç olaylar cereyan etti. Hafız Esed askerliği sırasında Rusya'da eğitim görmüştü ve başa geldikten hemen sonra Rusya ile çok iyi ilişkiler geliştirdi. İki ülke arasından su sızmıyordu. Silah yardımları, siyasal destekler... LinkLinkLinkLinkLinkLinkLinkLinkLinkLinkLinkLinkLinkLink

Her Amerikan ve İsrail karşıtını iyilik böceği, sevgi kelebeği sanmamak lazımdı, her görülen sakallının dedemiz sanılmaması gerektiği gibi..


Esed yönetimiyle birlikte ülkede ayaklanmalar olmuştu ve bunun sonucunda katliamlar yapılmaya başlanmıştı. Daha sonra da oğlu Beşşar Esed de aynı yola gidecek ve kendi halkını hiç acımadan kıyıma uğratacaktı. Esed'ler kendi işlerine dışarıdan müdahale edilmesini pek sevmiyorlardı, bunun için gerekirse ülkedeki herkesin kafasını gövdesinden ayırabilirlerdi.


Fakat birtakım dar kafalı ve at gözlüklülere göre binlerce insana kıyan Esed masumdu. Suriye'deki muhalifler de teröristti. Hatta hani bizim Pkk gibi teröristti onlar. İnsanlar araştırmadan fikir sahibi olacak kadar salak olabilirlerdi her zaman, böyle kötü bir huyları vardı. Kendilerine ''Özgür Suriye Ordusu'' diyenler, bu çıkış noktası ile kendilerine 40 yıldır zorla dayatılan Şiilik propagandasına, laikliğe ve başlarına atanan saltanat rejimine karşı bir şeyler yapabilme fırsatı bulmuşlardı.


Fakat Esed başa geçtikten sonra Pkk'yı bizzat elleriyle beslemişti. Her türlü silah ve diğer yardımları sağlamıştı. Esed yönetimi Şii idi, fakat Suriye halkının %80'i Sünni mezhebinden idi. Suriye halkının %90'ı Müslümandı, fakat Esed yönetimi laik idi. Peki kendi halkıyla bu derece zıt olan biri, nasıl oldu da başa geçmişti? Nasıl oldu da Rusya'yla bu derece yakın olan ve Şii mezhebinden olan biri Sünnilerin başına geçmişti? Çünkü Şiiler Sünnileri kafir sayarlardı. Sünniler de Şiileri. Suriye'nin Sünni halkı nasıl oldu da Şii bir adama oy vermişti? Sanırım Suriye'deki tüm o çatışmalar, zaten oy vermedikleri ve karşı çıktıkları içindi.


Siz yine olaya el atmıştınız tabiki. Fakat Esed'ler de, Saddam gibi sonradan başınıza bela olmuştu. Rusya, Çin ve İran açıktan Esed'i desteklerken; Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa, Almanya ve Türkiye muhalifleri destekliyordu. Link


İran, kendisi gibi Şii bir yönetim olmasını elbette destekleyecekti, zira Şiilerin tarih boyunca tek emeli Müslümanları Şiileştirmek idi. Rusya Suriye'nin gönül dostuydu, kendi parsasını Amerika ve batı ile paylaşmak istemiyordu, keza Çin de yeni süper güç olacağı için, elinden geldiğince batının etkisini azaltmaya çalışıyordu.


Yani Suriye ordusu adına ; Rusya, Çin ve İran
Muhalifler adına ise ; Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa gibi ülkeler savaşıyordu.

Tıpkı I. Dünya Savaşı'ında Osmanlı topraklarını kimin paylaşacağı uğruna savaşan onca ülke gibi.. Tarih gerçekten ezeli ve ebedi bir tekerrürden ibaretti. Tam da bu yüzden insanın gerçek tarihini bilmesi gerekliydi.

medya için savaş bile rant demekti
Bu savaşta arada kalanlar ise hem gerçekten özgürlük isteyen, hem de bu savaşta yakınlarını kaybetmiş ve ülkesi için bir şeyler yapmaya çalışan insanlardı. Savaşmak istemeyenler de zaten göç ediyordu. Göç edemeyenler ise iki ateş arasında kalıyor ve kıyıma uğruyordu.


Fakat bazı milliyetçi olduğunu reklam eden fakat ırkçılık ve adi şerefsizlikten başka bir şey bilmeyen gavatlar ''ne işimiz var Suriye'de, burası Türkiye defolsun Suriyeliler, defolun vatanımızdan''  gibi fazladan geri zekalılık ve şerefsizlik örneği sergilemişlerdi. Bilmezlerdi ki Suriye'de yaşayan binlerce Türk vardı. Link

bir chp'li için tek milli dava; milli içeceğimizin ayran değil rakı olduğu davasıydı

Sınırın iki tarafında kalmış akrabalarla doluydu bu bölge.
Hem Türk olmaları kimin umurundaydı ki, bizim için tüm Müslümanlar kardeşti. İsterse Papua Yeni Gine'li olsun, bir Müslüman kardeşine sırtını dönemezdi. Fakat birileri doksan yıldır bizi içimize hapsetmişti. Bizi etrafıyla asla ilgilenmeyen, tek derdi ülkedeki başörtülü kadınların okullara alınmaması, laikliğin elden gitmemesi olan, abuk subuk, kıçı kırık bir ulus devlet haline getirmişlerdi. Yıllarca bu ülkedeki insanları tek sorunları laikliği korumaya çalışmak olduğuna inandırmışlardı, fakat işte, savaş yanıbaşımızdaydı.


Ama maalesef Beşşar Esed'in, Amerika ve İsrail karşıtı gibi görünmesi bazı at gözlüklülerce ''Esed masum o zaman yeaaa, 11 Eylül gibiii, Pkk gibiiii bunlaaarr'' veya  ''Özgür Suriye Ordusu denilen teröristler!''  olarak algılanıyordu. Fakat Amerika karşıtı olmaları normaldi, çünkü kendileri Rusya'cıydılar. Ayrıca Amerikan karşıtı olması, Esed'in Rus askerleri ve silahlarıyla kendi halkını katlettiği, muhalifler nerede olursa olsun o bölgedeki her bir canlıyı öldürdüğü ve elinin kanlı olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Amerika ülkesine girmesin de, isterse kendi vatandaşlarını katletsin, hiç önemli değildi bu kafalar için.


Siz de medyadan bu katliamları çok sık duyuruyordunuz zaten, iyi reklam yapıyordunuz. Çünkü sizin hedefiniz her yolla Suriye rejimine zarar vermekti. Öyle veya böyle orada masum insanlar ölüyordu. Öyle veya böyle orada kan akıyordu. Dış ülkelerin çıkarları için kendi halkına havan bombası atan bir insan, niyeti bu olmasa dahi ne kadar masum olabilirdi ki?


Medyanın batı kökenli olması, olayı Amerika lehine çevirebilme çabası demekti. Zira haberlerde her gün ''Esed gene kendi halkını bombaladı''  diye haberler çıkıyordu. Fakat işin iç yüzünü kimse göstermiyordu. Kimse durduk yere kendi halkına bomba atma gibi bir fanteziye sahip olamazdı. Bu süper güçlerin arasında kalan Suriye içindeki bir danışıklı dövüştü. Sorun bu topraklara kimin sahip olacağıydı.


Şöyle düşünülmeliydi ; Amerika 11 eylülü bahane ederek Afganistan'a girmişti, fakat 11 eylülü bizzat Amerika kendisi yapmıştı. Bir kurban olarak da Usame Bin Ladin ortaya atılmıştı. Şimdi ortaya sürülen bu adam Amerika tarafından terörist ilan etti diye, anti-siyonistlerce masum ilan edilebilir miydi? Ladin denilen adam bizzat CIA bağlantılı idi oysa...


Öyle veya böyle siz gerçekten işinin ehli insanlardınız ve bu işi de eninde sonunda tatlıya bağlayacaktınız. Suriye'de yeterince kan döküldükten sonra oraya bir taşeron vasıtası ile de girebilirdiniz. Zira bu yüzden Türkiye'yi düşündünüz. Önce bir Türk jetini vurdunuz, sonra Cilvegözü'nde bir patlama planladınız, daha sonra Reyhanlı'da.. Patlama faili olarak Suriye'yi gösterecek ve Türkiye ile Suriye'yi savaşa sürükleyecektiniz.


Halbuki Türkiye'nin başına bileğinin hakkıyla geçen bir adam, bu planları bildiği ve engellemeye kalktığı için alaşağı edilmişti.


Ama kim sizinle başa çıkabilirdi ki.. Size karşı çıkmayı aklından geçiren bu adamı anti-laik diye etiketleyip elinden her şeyini almıştınız.


Kısaca orta doğuyu bir kez daha aranızda bölüştürecektiniz. Çünkü ilk paylaşımınızın ardından 100 yıl geçmişti. Dünya üzerinde daha önce rastlanılmamış bir sömürü düzeni kurmuştunuz. Ve hala devam ediyorsunuz helal olsun.



Siz psikopatsınız di mi?