26 Haziran 2013 Çarşamba

UEFA'NIN MEN KARARI HAKKINDA



Bildiğiniz gibi UEFA, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı Avrupa kupalarından men etti.

Men etme olasılığı haberlerinin ilk çıktığı günlerde arkadaşlarıma şöyle dedim ;

''Bak görürsünüz ikisini de men edecekler.''

Daha takımlarımızın men edileceği kesinleşmemişken, bu olay ilk çıktığında aynen de bunları söyledim arkadaşlarıma. Çünkü bu çok aşikardı.


Arkadaşlarım ''ne alaka, nerden biliyosun olum?'' dediler.

Ben de onlara ''çünkü'' dedim,
''Amerika, Gezi olaylarını bahane ederek üstümüze gelmeye başladı. Avrupa, da Gezi olaylarını bahane ederek üstümüze gelmeye başladı. Avrupa Parlamentosu, üyesi olmadığımız halde bizi kınama kararı aldı. Başbakanlar yüklenmeye başladı.


İşte bu yüzden, vurabildikleri her alanda darbe vuracaklar bize. Bu ister ithalat, ihracat olsun, ister medya olsun, isterse futbol olsun, olimpiyat olsun.

Yani diyecekler ki ''bütün güç bizim elimizde. İstesen de, istemesen de her şey bizim elimizde. Biz ne istersek onu yaparız. Biz istemeden basit bir futbol maçına bile katılamazsın.''


Şimdi bazılarınız ''sen de abartma amağa ğoyum yaa'' falan diyecek, eminim. Büyük resmi göremeyen at gözlüklüler cirit attıkça, şu interneti sadece porno izlemek için kullananlar oldukça, biz kızı etkilemek uğruna ''ben çok koyu taraftarımdır ya, maçta kafayı yerim kırıp dökerim yani o derece :))'' diye olmadığı kılıklara giren iki yüzlü sümsükler oldukça, bu tür yorumlar daha çok gelir.


Ben, beş yazıdır söylüyorum ''her şeyi deneyecekler'' diye.
Ne tesadüftür ki, Canvas isimli örgüt ''irtibatta olduğumuz gruplarımız var, yakında eylemler başlayacak'' diyor. Ardından bir takım devrimci olduğunu söyleyen lapacı ergen ''Mayıs ayında çok büyük eylemler olacak, hazırlanın'' diyor.


Mehmet Ali Alabora, ''bir diktatörün halkın isyanlarıyla devrilmesi'' konulu bir tiyatro yapıyor.
Ülkede demokrasiye yıllarca darbe vurmuş olan ''darbeci generaller, askeri darbeler'' hakkında tek kelime haber yapmayacak kadar bu ülkedeki demokrasiyi önemsemeyen Amerikan medyası, Taksim'den 9 saatten fazla canlı yayın yapıyor.
Mehmet Ali Alabora ve Okan Bayülgen gibi eylemlerde kışkırtıcılık yapmış insancıklar, CNN'e röportaj veriyor.
Dört koldan ülkenin üzerine geliniyor.


Tüm bunlar yapılırken ''futbol başka babaa'' mı diyeceklerdi?
Orada dönen parayı bazılarının beyni bile almaz, o kadar söyleyeyim.


Bu adamlara bir telefon gelir, ''şunu şunu yap''  denir, ve ertesi gün o iş yapılır. Futbolla uğraşan insanların küresel sömürücülerden farklı olduğunu falan düşünmeyin. O kadar çok paranın olduğu her yerde yolsuzluklar, haksızlıklar ve sömürüler her zaman olur.


Ve bugün, aradan iki yıl geçmesine, şike olaylarının kapanmasına, Fenerbahçe'nin zaten 1 yıl men edilmesine, ve UEFA ile CAS'taki davayı geri çekme koşulu ile anlaşılmasına rağmen, ne tesadüfse tam da ülke küresel bir oyunun içindeyken, takımlarımızın Avrupa'dan men edilmesi, yalnızca vurulmuş bir diğer darbeden başka bir şey değildir.


Hala bu işin içinde küresel güçlerin olmadığını düşünenlere şunu sorarak bitireyim;
İsrail diye bir ülke var, bilirsiniz.
Bu ülke nerede?
Bilmeyenler için, buyurun harita ;


Daha yakından bakarsak ;


Gördüğünüz üzere İsrail denilen ülke ''Asya Kıt'ası''nda, Arap yarımadasında. Hatta bakın yanında Mısır, Ürdün ve Suriye var.
Peki tamamıyla Asya Kıt'asında bulunan İsrail, nasıl oluyor da Avrupa kupalarında oynayabiliyor?

Avrupa yakınlarında dahi toprağı olmayan bir ülke..?

hatta alın kıtalar haritası anasını satayım
Sonra Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Asya'nın yalnızca birkaç kilometre ötesindeyken, Avrupa ile uzaktan yakından alakası yokken ve hatta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, devlet olarak dahi tanınmazken nasıl oluyor da Avrupa kupalarında oynayabiliyor?

Önce kendinize bunların cevabını verin, sonra da bu işin içinde de birtakım ellerin olabileceğini düşünün.
Dünya petrol zenginlerinin neden sürekli futbola yatırım yaptıklarını düşünün.


Ve de kendinize iyi bakın ciğersizler.
Hadi selametle.

25 Haziran 2013 Salı

AYASOFYA


Cümleten selam ciğersizler.

Malumunuzdur ki, ülkelerin kendilerini anlatan, kendilerine has özellikleri vardır. Sembolleri..


Bazı ülkelerde, ülkelerin ismiyle özdeşleşmiş olan şeyler, ülkelerin bağımsızlık sembolü haline gelmiştir.


Tabi her ülkenin milli eseri konusunda söylenemez bu, örneğin Türkiye'ye gelip peri bacalarından bir tanesini balyozla kırarsan, ülkenin bağımsızlık sembolüne hakaretten kimse seni hapse atmaz. Veya Çin Seddi'nden birkaç taş çalarsan, ülkeye savaş ilan etmiş olmazsın. Kimse sana hain gözüyle bakmaz. Ama gelir de dozerlerle ''çok eski bişey bu yaa, gerici misiniz siz, yıkıyoz bunu''  derseniz, bir buçuk milyar Çinlinin ağzınıza etmeye başladığını görürsünüz.


Fakat Amerika'ya gidip, Manhattan'daki Özgürlük Heykeli'ne elindeki sopayla vurmaya başlarsan, bu, Amerika'nın bizzat kendisine, bağımsızlığına ve tüzel kişiliğine yapılmış bir hareket olur ve seni oracıkta anandan doğduğuna pişman ederler.


Keza benzer bir şeyi Brezilya'daki meşhur İsa heykeline yaparsanız, yine aynı sonuçla karşılaşırsınız. Kısaca hiçbir ülke kendi milli sembolüne kesin suretle zarar verdirmez, onları her pahasına korurlar. Ülkedekilerin hangi ideolojiye sahip olduğu önemli değildir, zira görüş farklı olsa bile, milli duygu ve kültür aynıdır. Bu nedenle bu milli simgeler, ulusların hazineleridir.


Ülke isimlerini duyunca aklımıza hep belirli resimler gelir. Örneğin ;


Amerika deyince aklımıza Özgürlük Heykeli gelir. Amerika'nın sembolüdür.


Brezilya deyince akla İsa Heykeli gelir.


Hindistan deyince ; Taç Mahal.


İtalya deyince ; Kolezyum.


Çin deyince ; Çin Seddi.


Fransa deyince ; Eyfel.


Mısır deyince ; Piramitler.


Avustralya deyince ; Sidney Opera Binası.


Suudi Arabistan deyince ; Kabe.


Rusya deyince ; Kremlin Sarayı.


Yunanistan deyince ; Parthenon Tapınağı akla gelir.

Türkiye deyince kimsenin aklına Anıtkabir gelmez ama, onu söyleyeyim. Zira yukarıdaki Yunan tapınağından farkını söyleyin bana? Ya da Washington'un anıtından..
Washington, Tapınak Evi
Türkiye deyince akla Ayasofya gelir, Sultan Ahmet gelir. Süleymaniye gelir, Selimiye gelir, Topkapı Sarayı gelir, Kız Kulesi gelir. Yani yaparsanız yapın, bugün bizi Osmanlı'nın eserleriyle tanırlar. Bu topraklardaki tüm özgün eserler Osmanlı ürünüdür çünkü. Cumhuriyet dönemi şöyle iyi, böyle güzel diye övenlere soruyorum, cumhuriyet tarihi boyunca ne yapıldı? Hangi özgün bir eser meydana getirildi?

Neyse.
Ayasofya  ''İstanbul'un fethinin'' sembolüdür. ''Burası artık Türklerindir'' demektir işte bu. Eğer sen tarihinin en özel sembolünü kalkar da müzeye çevirir ve aslından uzaklaştırırsan ne olur?


Şimdi sakın bana ''amaaaaann nolcak yeeaa sen de heee'' falan diye kaz kafalılık yapmayın anasını satayım. Bu ülkenin bağımsızlık sembolüdür Ayasofya. Ne senin anayasandır, ne de milli marşın. Bugün işgal altında olan ülkelerin hangisinde anayasa ve milli marş yok onu söyleyin bana.


Biz ülkemizi her türlü işgalden kurtardıysak eğer, neden bağımsızlığımızın sembolünü kaybettik onu düşünün. Neden ülkedeki Hristiyanların kullandıkları kiliselere bir şey olmadı da, ülkenin bağımsızlık sembolü olan Ayasofya'ya dokunuldu onu düşünün.


Yeni bir özgün eser yapılsa idi, hadi neyse değiştirdiler diyecektik. Zira geçmişle olan tüm bağlarımızı yine cumhuriyet koparmadı mı... Nedeni bugün asla mantık çerçevesinde açıklanamayacak şekilde ülkedeki camilere savaş açılmadı mı.. Her 500 metrede birden fazla cami varsa, biri kapatılacak diye bir kanunname yapılmadı mı bu ülkede.. İyi de ne zorunuz vardı onu anlamak mümkün değil işte.


Şöyle düşünün, biri gelip Vatikan'daki Sistine Şapeli'ni müzeye çevirse ne olur?
Veya Manhattan'daki özgürlük heykelini, ''boşuna orada duruyor'' diyerek alıp bir yere kapatsa?
Ya da Brezilya'daki İsa heykelini beğenmeyen biri, o heykeli kaldırsa..
İşte tüm bunlar Ayasofya'nın ibadete kapatılması ile eşdeğerdir. Diğer eylemleri yapmak nasıl ülkelere yapılmış birer hakaret olarak algılanıyorsa, Ayasofya'nın ibadete kapılması da aynı şekilde algılanır.


Zaten dikkat ederseniz nerede din düşmanı, nerede kemalist var, hepsi aynı şeyi söyler ; ''amaaaaaaannnnnn bırakınn yeeaaa, nolcak yanee cami işte, bi sürü cami vaaarrr zateeeeennn''


O gavatlara ''o zaman anıtkabiri de boşaltalım, müze yapalım ''  deyin, oldukları yerden Jüpiter'e kadar zıplayarak ''ne diyosuuuunnn laaaannn seeeennnn!!! haiiiiinnnnnnn.....nnn!!!!''  derler.


Çünkü bazı insanlar gavatlıkta master professionel'dir. Bu insanların asıl karşı çıktıkları şey, Müslümanların isteklerinin yerine getirilmesidir. Bu sebeptendir ki, Müslümanlar ne isterlerse karşı çıkarlar. Fakat kendileri bu ülkenin bağımsızlık sembolüne karşı çıkarak, aslında zavallı insanlar olduklarını ispatlar ve bununla gurur duyarlar. Bunların ellerinde ''kahrolsun Amerikan emperyalizmi'' yazılı pankartlar, ayaklarında ise konvers ayakkabı vardır. Protestodan sonra da gidip Mc Donalds'tan yemek yerler. Halk içinde entel ve modern görünür, tek başlarına kaldıklarında burunlarını karıştırıp koltuğun kenarına sürerler. Sümüklerini kollarına siler, peçeteyi de boş yere buruştururlar.


Fakat aynı insanlara bir Atatürk heykelini yıkmayı teklif dahi edemezsin. Merak etmeden duramıyor insan, neden onca cami ve kilise varken, özel anlamı ve yeri olan Ayasofya seçildi bu iş için? Zaten olayın püf noktası da budur işte.


Ve şunu da biliyorum ki, Ayasofya'nın tekrar ibadete açılma olasılığı oluştuğu anda, bu olay aleyhinde çook fazla spekülasyon yapılacak, itirazlar olacak. ''Taksim'deki AKM'ye dokunmayııın'' diye kıçlarını yırtanlar, Ayasofya'nın açılmasına karşı çıkacaklar. Çünkü Müslümanları sevindirecek bir olay, bu insanları daima üzmüştür ve üzecektir. Sözcü gibi gazeteleri takip ederseniz, bunu anlarsınız.
Ama öyle veya böyle, Ayasofya ibadete açılacaktır.


Necip Fazıl Kısakürek'in sesinden Ayasofya meselesini dinlemek ve biraz olsun üzerinde düşünebilmek için;  Link


23 Haziran 2013 Pazar

CANVAS, OTPOR, OCCUPY VE GEZİ


Selam ciğersizler.

Yazının başlığı sizi ürkütmesin, oldukça anlaşılır bir yazı olacak.
Konu hakkında yeterince konuştuğum, yeterince bilgi ve belge gösterdiğim için, bu ve eğer olursa bundan sonraki yazılar yalnızca teferruat olacaktır.


İlk yazıdan bu yana, bu olaya dahil olan uluslararası örgütlerden, yapılardan ve ittifaklardan bahsettim.
İsrail Filistin'i kan gölüne çevirirken, ''İsrail kendini savunuyor''  diyen Amerika'nın, gaz yiyen insanlara gösterdiği anne şefkatini sorgulamaya çalıştım. LinkLinkLink

''alo, kendinizi mi koruyosunuz şekerim, tamam ben şimdi açıklama yaparım bebişim''
Mavi Marmara'da yardım için toplanan ve ellerinde bir tek silah bulunmayan insanların üzerine ateş açıp, onlarcasını öldüren İsrail'i yalnızca ''kınama'' kararı alan Avrupa Parlamentosunun, aynı kınama kararını gazla müdahale eden Türkiye'ye de yapmasını sorgulamaya çalıştım acizane. LinkLink


Sahi Mavi Marmara'da ölen o kadar masum insan hakkında, bizim ağaç, demokrasi, özgürlük ve insan hakları aşığı ünlülerimizden hiç ses çıkaranı duydunuz mu hacılar? Merak ettim şimdi lan.

Neyse.

Geçenlerde bir de Obama'nın yardımcısı Biden açıklama yaptı Gezi olayları ile ilgili ; LinkLink


Uluslararası medyanın bu olay hakkında ne denli büyük bir ilgisinin olduğunu da merak etmiş ve sizlerle paylaşmıştım. Başta CNN olmak üzere, Amerikan medyası 9 saatten fazla canlı yayın yaptı Taksim'den.

Ve şunu bile yaptılar ;


Gaz maskesiyle dünyaya haber pazarlama.

Ha şimdi diyeceksiniz ki ; ''adam napsın olum gaz mı yesin anasını satayaam yua''

Ben de sana diyecem ki ; ''Lan haberi yapacak yer mi kalmadı anasını satayım, illa gidiyo gazın içinde yapıyo?''

Bu şekilde haber yapılmasının tek sebebi, dünyaya bu görüntüyü sunmaktır ve bir algı oluşturmaktır. Biraz beyni olan varsa bunu anlar zaten. Madem gaz var, 5 dakka sonra yap haberi embesil herif.


Medya manipülasyonun dışında, bu hareketin beynelmilel olduğunu söylemiştim. Ve biraz araştırınca kesinlikle öyle olduğunu gördüm.


Bakın Sırbistan'da Otpor ve Canvas adında sivil toplum örgütleri kuruldu.
Otpor, Sırpça ''diren'' manasındadır.
Bu örgüt daha sonra, ''şiddetsiz direniş merkezi'' anlamına gelen ''Canvas'' adında yeniden yapılandırıldı.
Görevleri gayet basitti, şiddet kullanmadan hükumetleri devirmek. Halkı örgütlemek ve bir toplu eylem başlatmak. Daha sonra gerekli abilerin yardımıyla ülke ve dünya basınında, ve sosyal medyada eylemler hakkında haberler yaymak. Tabi yalan haber de bunun en büyük parçası.


Halkı olabildiğince örgütleyip, eylemi olabildiğince kalabalıklaştırmak için bu gibi her türlü yönetme başvururlar. Aylar, bazen de yıllar öncesinden, eylem yapılacak olan ülkelerdeki kilit isimleri özel bir eğitime alırlar. Bazen bu kişiler, Canvas'ın merkezi olan Sırbistan'a gelir, bazen de eğitimciler planlanan ülkeye giderler.


Yugoslavya'nın dağılması sürecinde ilk kez kendini gösterdi Otpor. Ama konuyu biraz araştırırsanız, bu olayda zaten küresel ellerin olduğunu şıp diye anlarsınız ciğersizler.


Yugoslavya'nın dağılışı çok kilit bir olay oldu bu yüzyıl için. Tüm insanlığa bir narkoz uygulandı ; demokrasi. İnsanlık bu uğurda her şeyi yapar hale getirildi. Ve Otpor'un, koca bir devleti parçalamada gösterdiği başarı, bu örgütün daha çok işe yarayacağını gösterdi insanlara. Bu sebeple de tüm dünyaya yayılmaya başladılar.


Canvas'ın başkanı ''bazı ülkelerde çok iyi iletişim kurduğumuz gruplarımız var, ve yakında işe koyulacaklar''  diyor.


Sekiz ya da dokuz ülkeden bahsedebilecek seviyeye gelmiş durumdalar. Yani tüm dünyadaki emperyal, kapital ve sömürücü eller, kurdukları düzeni sizin yıkmanıza izin mi veriyor?


Burada ne gibi bir tehlikeden bahsettiğini ben çözemedim mesela. Gruplarının isimlerini çekinerek vermiyor. Fakat bu grupların varlığından bahsediyor. Çekindiğiniz şey halk olamaz, zira siz halk için eylem yapan sevgi pıtırcıklarısınız, onlara özgürlük vaat ediyorsunuz. Küresel güçler demeyin sakın bana, zira dediğiniz gibi sadece özgürlük arayan birkaç yeni yetmenin hükumetleri ve devletleri yıkabildiğini yalnızca embesil ergenlere yutturabilirsiniz.


Bakın Sırbistan devriminden sonra tam 37 ülkeyle çalışmışlar. Sizce bu küresel bir proje değil mi?
Nedeni de çok açık.
Yaklaşık 100 yıl önce ''ulus devletler'' diye bir düzen kurulmuştu. Buna ''yeni dünya düzeni'' dediler.
Fakat David Rockefeller şöyle dedi ; ''Dünyada 200 civarı olan ulus devlet sayısı, yakın tarihte 1000'e çıkacaktır. Dünyada ulus devletlerin modası geçmiştir. Gelecekte, devletler finans sektörü tarafından idare edildiğinde, dünyaya barış ve huzur gelecektir.''


Şimdi bir virgül atıp, hemen başka bir pencereden gidelim. Dünyaya haber pazarlama demişken, bunu biraz örneklendirelim. Örneğin Mehmet Ali Alabora, CNN International'a röportaj verdi ;


Sonra Okan Bayülgen ;


Tabi olaylar sadece bunlarla sınırlı değil ;


CNN, Kazlıçeşme mitingini ''hükumet karşıtı protesto'' olarak gösterdi.


 Ünlülerimiz, İngilizce tweetler atmaya başladı.


Amanpour denilen kadın bir CNN spikeri, Gezi olayları hakkında senden benden çok haber yaptı kendisi. Ve Akp danışmanı İbrahim Kalın canlı yayına bağlanıyor ;


İbrahim Kalın ''ellerinde molotoflarla ve taşlarla Beyaz Saray'a yürüyen bir grup olsa siz ne yapardınız?'' diyor, ve Amanpour bacı ''Mr. Kaliiin, show is over'' diyerek programı kapatıyor panpa.
Tamamı için ; Link

Okan Bayülgen ve Mehmet Ali Alabora'nın konuşmasını da keseydin ya abla..
A pardon, onlar özgürlük ve demokrasi adına konuşan sevgi kelebekleriydi di mi, özür dilerim..


Ve bu olayla ilgili şöyle bir şey de söyleyeyim; Taksim'de olaylar daha başlamadan, Amerikan basın organları yayın aracı kiralamışlar. LinkLinkLink
Zaten olayları ilk günden beri vermeleri, şüpheye yer bırakmıyor.


Sonra aklıma Kemal Kılıçdaroğlu geliyor, ''Bu hükumete saldıracağız ve bu hükumeti düşüreceğiz'' diyor bizim kestaneci Kemal. LinkLinkLink


Lan hani o zaman demokrasi anasını satayım?
Bir kemalist için demokrasi yalnızca parti içinde kimin seçileceği derecesindedir. Bu ülkede bir parti yüzde elli değil, yüzde doksan oy alsa, bu herifler gene ''demokrasi isterüüüüükk, biz halkıııııızzz...''  derler.

KeMal ne biliyordu da bunu söyledi acaba?

Sonra, Suriye'de binlerce insan ölmüşken ve hala da ölürken, ''Suriye'nin iç işine karışmayalım'' diyen bu Kemal, Alman başbakanı Merkel'e Gezi hakkında mektup yazıyor ; LinkLinkLink


Fakat hızını alamıyor, bir de Hollanda'ya mektup gönderiyor ; LinkLinkLink


Tabi merdivene ters binen Kılıçdaroğlu vitesi boşa almış, kaptırdı gidiyor. Yabancı basına ''bakın Türkiye'de neler oluyor yaa''  diye bir basın toplantısı yapıyor ; LinkLinkLink


Şöyle bir düşünelim şimdi ciğersizler;
  • Kemal Kılıçdaroğlu Almanya başbakanına mektup gönderiyor,
  • Kemal Kılıçdaroğlu Hollanda başbakanına mektup gönderiyor,
  • Kemal Kılıçdaroğlu yabancı basına bu olayı reklam ediyor,
  • Kemal Kılıçdaroğlu yabancı basına Türkiye'deki olayları haber yapmaları için telkinde bulunuyor,
  • Mehmet Ali Alabora İngilizce tweetler atıyor,
  • Mehmet Ali Alabora CNN'de röportaj veriyor,
  • Okan Bayülgen CNN'e röportaj veriyor,
  • Tüm ünlüler konu hakkında onlarca tweet atıyor,
  • Tüm ünlüler Taksim'de toplanıyor,
  • Madonna, Bruce Willis, Moby gibi dünyanın takip ettiği ünlüler Gezi için tweetler atıyor,
  • CNN, Taksim'de 9 saatten fazla canlı yayın yapıyor,
  • Tüm dünya medyasında, dünyanın bir numaralı gündemi Gezi oluyor,
  • Taksim'den Amerikan savaş muhabirleri maskeler takarak hükumet aleyhinde haber yapıyor.
  • Avrupa Parlamentosu Türkiye'yi kınıyor.

Yani ciğersizler, bu olayın dünyaya pazarlanması isteniyor.
Ve işin içinde kimlerin olduğunu da görün.
Bir bankanın genel başkanı bile oradayken, başka söze ne hacet.


Bu arada banka demişken, Chp'nin İş Bankası ile ortak olduğunu biliyorsunuzdur herhalde. LinkLinkLink

Sosyalist olduğunu söyleyen bir parti, halkın partisi olduğunu söyleyen bir parti, bir banka ile ortak. Zaten Chp'nin milletvekillerine bakıyorsun, neredeyse yarısı İş Bankası'nda yöneticilik yapmış. Bankacılık demek, halkı soymaktan başka bir şey değildir ciğersizler.


Bu olaylar çerçevesinde veya başka zaman, Chp'nin hiç faiz sistemini, sömürü düzenini, bankacılığı eleştirdiğini gördünüz mü?


Bir de aklıma gelmişken, Tayyip Erdoğan'ın yaptığı bazı hatalı açıklamalar olmuştu. ''%50'yi zor tutuyoruz'' falan yanlıştı örneğin, ve bunu dile getirenler oldu, eyvallah.
Fakat aynı kişiler Kılıçdaroğlu'nun kışkırtıcı sözlerini neden hiç ağızlarına veya yazılarına almadılar merak ediyorum.
Lan adam ''ikinci bir kurtuluş hareketini, kurtuluş savaşını başlatmalıyız'' dedi olum lan.
Şahsen ben hiçbir partiye oy vermeyen ve İslam'dan başka siyasi bir görüşe sahip olmayan biriyim ve yanlış gördüklerimi söylerim.

''ya anne kameralar çekiyooooo''
Ben şunu da hatırlıyorum, şuan gaz yiyen insanlar için tüm dünyayı ayağa kaldıran insanlardan, kısa bir süre önce ; ''İsrail kendini savunuyor. 3 çocuk öldü diye politika oluşturulmaz.'' gibi bir yorum da gelmişti. LinkLink


Farklı bir pencere daha açalım.
Şimdi bazılarınız merak etmiş olabilir, ''dünyanın dört bir yanından bu kadar insan, gezi için nasıl ayaklanabildi?'' diye.


Olay aslında çok basit ciğersizler.  Bahsettiğimiz Otpor, Canvas örgütlerinin, başkanın ağzından duyduğunuz gibi birçok ülkede faaliyet merkezleri var. Bunlar, ayaklanma için gittikleri yerde uzunca bir süre çalışıp, oluşum için insan topluyorlar. Ve bu insanlar ne yazık ki, tek merkezden yönetiliyor. Böylelikle, Türkiye'de bir eyleme kalkıştıklarında, diğer ülkelerdeki faaliyet merkezlerine haber yollayıp, oradaki insanları da aynı anda sokağa dökebiliyorlar.


Gezi için ayaklananları bir düşünün; İsrail'den Amerika'ya, Almanya'dan İngiltere ve Fransa'ya, Kore'den Japonya'ya kadar bir sürü ülke insanı Gezi olayları için ayaklandı. Çünkü işin başındaki abileri, ''etkin bulunduğumuz tüm ülkelerdeki insanları burası için ayaklandırın'' diye bir emir verdi onlara.


Tabi bu işin basın ve sosyal medya ayağı da vardı.
Türk basını 28 Şubat darbesinde çok fena mimlendiği için, bu olaya eli mahkum tedbirli yaklaştı.
''Basın sansür uyguluyo yaaa'' diyen embesillere söylüyorum;
Sansür uyguladığını söylediğiniz basının ''Gezi parkı'' adında bölümleri var, tüm bir haber programları bu konuya ayrılmış durumda.
Fakat onların sansürden kastı şu ; ''Aylin isimli bir kızı panzer ezdi ve öldü.'' haberini medyanın haber yapmasını istiyorlar. Medya, yalan olduğunu bildiği için bu haberi yapmıyor. Çünkü yalan haber yapma hakkını 28 Şubat'ta fazlasıyla kullandılar. Bu kez de aynı şeyi yapmaları, medya patronlarının kellelerini vermeleri anlamına gelir. Bunu göze alamazlar.


Fakat yalan haber yaymanın tek yolu medya değildir; ''ünlüler'' vardır.
''Madem medya ile yapamıyoruz, biz de ünlüleri kullanırız.''



Ünlüler demişken de Mehmet Ali Alabora'yı ayrıca konuşmamız lazım bence.
Ben pek yorum yapmadan sadece olaylar ve haberler üzerinde duracam.
Mehmet Ali Alabora, olaylar başlamadan önce Londra ve Mısır'a gitmiş, haberlerde görmüşsünüzdür. LinkLink

Daha sonra ''mi minör'' adlı bir tiyatro yönetmişti kendisi. Şuradan kendi yorumlarını dinleyebilirsiniz.


Bu video da iki yıl öncesinin videosu.
Mehmet Ali Alabora, tıpkı Gezi'deki gibi ''özgürlük,insan hakları'' gibi cibi laflar ediyor.
Yani bu olay çok daha öncesinden yürütülmeye başlanıyor gördüğümüz gibi.


Ne garip tesadüftür ki, Mehmet Ali Alabora önce bu konuları işleyen bir oyun yapıyor, Londra ve Mısır'a gidiyor ve Gezi Parkı olaylarının bir numaralı ismi oluyor, ''sen hala anlamadın mı arkadaş, hadi gel'' diyor, CNN'e röportaj veriyor, İngilizce tweetler atıyor.


Düzenin değişmesini isteyen, kapitalizmi eleştiren adam kalkıyor ve bu düzenin yürümesinin en büyük sebebi olan bankaların reklamından trilyonlar alıyor anasını satayım. Hangi düzeni değiştirecen olum sen?
Bu dünyanın kanını emen kurumlardan trilyonlar alan biri bana ''düzen müzen'' ayakları yapmasın, ayağına bacağına sıçtırmasın. Millet  ''daha önce nerdeydin, biz zulüm görürken niye sesini çıkarmadın'' deyince, utanmadan sıkılmadan ''bi çekilin ya işimiz var'' diyecek kadar bu düzenin kölesi olmuş birini dinleyen ve onunla aynı yolda yürüyenlerin ağzına ayrıca sıçayım.

''ben de yürürken sakız çiğneyebiliyorum''
Halkız diye ayaklanan adam, sana imza vermeye burun kıvırırken, hangi halktan bahsediyorsun lan sen?
Bu ülkede başörtülüler sokaklarda sürüklenirken sesini çıkarmayan döl israfları, itler ve hayvan artıkları, uğruna kıçlarını başlarını açtıkları batıdan alkol yasası gelince ''özgürlüğe müdahaleeee'' diye ayaklanıyor ve kendilerini özgürlük savaşçıları ilan ediyor. Halk partisi adındaki bir parti, halkı sömüren bankalardan biriyle çalışıyor.. Bu ne iki yüzlülüktür, bu ne şerefsizliktir arkadaşım ya.

Bu eylem hareketleri tüm dünyaya yayılmış durumda. Hatta zamanında Hugo Chavez için de böyle bir ayaklanma oldu ve Hugo Chavez, olayların Otpor adındaki bu küresel örgütün işi olduğunu basının önünde söyledi.


Emperyal güçlere karşı direnen adam olarak bildiğimiz ve hiçbir şeyi söylemekten çekinmeyen Hogo Chavez de bu örgütün kurban listesinde yer almış anlayacağınız.

Chavez, Otpor'un simgesini basına gösterirken
Bu örgüt Arap Baharı'nda da kendisini göstermişti. Zira bu olayın altında bizzat kendileri vardı.



Ve hep aynı sembolü görürüz, sıkılı bir yumruk ;


Aklıma da şeyi getirdi bu ;
hmmm, ilginç şimdi yani ne diyim panpa
Başkanları şöyle bir şey söylüyor ;


Gezi'de de bunlar çıkıyor karşımıza;




Hatta Halk Tv bu işe epey bir gayret harcadı ;


Takım çalışması için de birtakım taktikler varmış ;



Now here we are, in Gezi Parki ;




Son olarak Le Monde' un karikatürüyle bitiriyoruz ciğersizler;


Şu karikatür, batının düşüncesini net olarak kanıtlamakta.
Türkiye'nin İslam'a dönmesi, kendilerinin en büyük korkusu zira.
Çünkü İslam'a dönen bir Türkiye'nin, İslam dünyasını tekrar birleştireceğini biliyorlar.
Yavuz Sultan Selim zamanında kurulan dev İslam birliğini, I. Dünya Savaşı'nda tüm güçlerini seferber ederek dağıtmışlar, çeşitli yalan efsanelerle, propagandalarla Müslümanları birbirlerine düşman etmişler, yani kısaca bölüp, parçalayıp yönetmişlerdi.


İşte tam da bu nedenle Türkiye'deki laikliğin koruyucusu, bir asırdan beri batı dünyası olmuştur.
Fakat Allah'ın vaadi gerçektir, ve İslam birliği kurulacaktır. İslam, kıyametten önce dünyaya son kez hakim olacaktır. Ve elbette diriliş, İslam'a en çok hizmet eden bu millet tarafından başlayacaktır.


2023'te sömürü anlaşmaları resmen bitecek ciğersizler. Bu tarih, bu yüzden önemli.


Mesele sadece gezi değil arkadaş, sen hala anlamadın mı..?