Bu garip çağın, garip insanlarının hayatlarını yönlendiren en büyük etkeni konuşmak istiyorum bu yazıda sizinle; ideoloji.
Büyük ihtimalle çoğumuzun zaten bildiği, fakat farkında olmadığımız şeyler var hayatımızda.
Fikirlerimizi etkiliyor, düşünmemiz gerekenlere karar veriyor bu sistem.
En büyük zorluğu da, ne yazık ki bu zehrin kafamızın içinde olması.
Kafamızın içine birileri tarafından yerleştirilmiş veya kendimizin yerleştirildiği bir zehir var.
Bunu isteyerek yerleştirenleri konuşmaya gerek yok, onlar zaten neyin ne olduğunun farkında. Ki zaten farkında oldukları için bunu yapıyor onlar. Ben sadece bu yazıda insan hayatını bu denli etkileyen ideolojinin, ne derece tezatlık, ne derece çelişki, ne derece ağır şerefsizlik ve gavatlık doğurduğunu konuşmak istiyorum.
İdeoloji denilen zehir öyle bir şeydir ki, bir ideolojiye sahip olan insan için, karşı ideolojiye sahip olan insan kesinlikle haklı olamaz. Kesinlikle doğru söyleyemez. Asla ve asla bir konuda isabet etme, doğruyu konuşma ihtimali yoktur. Karşı ideolojideki insanların alayı, her konuda haksızdır. Biri için ofsayt olan pozisyon, diğeri için nizamidir. Karşı ideolojiden biri o pozisyona penaltı dediyse, diğeri mutlaka ''karı mısınız olum siz futbol erkek oyunu, yok orda bişey!!!'' demek zorundadır. Kural budur.
İki kere iki dört diyen bir karşı ideoloji mensubuna aşırı derecede felsefe yapılır; ''ama onların arasında sonsuz sayılar varmış, neyin ne olduğunu bilemeyiz kii, sayı doğrusunda bir sürü kesirli sayı vaarr!!!''
Yoğurt beyazdır diyen kişi, ''kime göre neye göre'' diye sığırımtırak bir cevap alacaktır.
Çünkü ideoloji tam olarak budur.
Tam olarak.
Karşındaki ne derse mutlaka yanlıştır, yalandır, saçmadır, suçmadır.
Fakat kendi ideolojindeki insanlar ne derse, aynı oranda doğrudur.
Bunu savunmalıdırlar.
Fakat ne gariptir, ne ilginçtir ki bu ideoloji denilen meret yalnızca bu coğrafyada vardır. Dünyanın her yerinde elbet görüş ve bakış açısı farkı vardır, bunu onunla karıştırmayın. Diğer ülkelerde yaşayan herkes tek bir şeye, tek bir şekilde inanmıyor yani. Fakat aradaki fark; buradaki şey hayat şiarıdır, oradakiler ise yalnızca düşünce farklarıdır.
Sebebi de çok ama çok açıktır.
İdeoloji denilen şey, orta doğu ülkelerini yani kısaca sömürülecek olan ülkeleri karıştırmak için doğmuştur ve pazarlanmıştır. Yani ideoloji, ithaldir. İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar gelirler ve birtakım ideolojilerin reklamını yaparlar bu tür ülkelerde. Sanat adamları yetiştirirler, filmler çekerler, diziler yaparlar, programlar düzenlerler. Belirlenen ideolojiyi tanıtmak için her zaman ünlü isimleri kullanırlar. Aydın görünümlü insanları sahaya çıkarırlar. Ve elbette ki belli mantıklı noktalar üzerinde dururlar, biraz akla yatkınlık katarlar. Fakat tüm bu ideolojik düşüncelerin temeli çürüktür. Dün de çürüktü, bugün de çürük. Yarın için konuşmaya gerek de yok zaten. Zira bu kafa yapısı değişmez.
Mesela geçenlerde bir seçim atlattık malumunuz.
Ve dikkat edin, her bir seçimde ülkede kutuplaşma giderek artıyor.
Her bir seçimde biraz daha hatlar kalınlaşmaya başlıyor.
Millet biraz daha tahammülsüz, biraz daha gergin, biraz daha kavgaya meyilli oluveriyor.
Halk giderek ikiye bölünmeye başlıyor, çünkü kimsenin karşıt düşüncedeki insanlara tahammülü kalmadı.
''Sen nasıl o partiye oy verirsin'' düşüncesi, insanları birbirinden ayırıyor.
Mesela ben seçimden önce ''Senaryo'' isimli bir yazı yazmıştım hatırlarsınız.
Bu ülkenin bir vatandaşı olarak, bir Müslüman ve bir insan olarak ne gördüğümü yazdım o yazıda.
Olacaklar hakkında tahminlerimi sıraladım.
Ve hepsi de doğru çıktı maalesef.
Zira bunların olacağını bilmek veya öngörmek için Einstein olup atomu parçalamaya falan gerek yoktu. Her şey bal gibi, dağ gibi ortadaydı.
Fakat ülkenin karışacağını bilmek ve bunu dile getirmek bile kimi insanlar tarafından ideolojik mesaj olarak algılandı. Çok normal. Çünkü ideolojileri onlara bunları yapmalarını emrediyor.
Ülkede inanılmaz bir furya var bu ara. Ve dediğim gibi, hükumet önümüzdeki iki seçimi de alırsa, Allah korusun ama bana bir iç savaş çıkacak gibi geliyor. Çünkü eğer biraz dünya stratejilerinden, kapitalizm stratejilerinden anlıyorsanız, şuan orta doğu, balkanlar ve kuzeyimizin ne denli karıştığını görür ve bunun sebebini kendiniz bulursunuz.
Kısacası tansiyonun yükselmesi ve asla alçalmaması gerekiyor. Üçüncü dünya savaşına giden yola çoktan girdik bile. İlk iki dünya savaşının nasıl çıktığını bilirseniz, aynı olayların yaşandığını zaten görürsünüz. Ama at gözlüklü olmayacaksınız aga. Okul kitaplarında size gösterilen tarihin gerçek tarih olduğunu düşünüyorsanız, zaten sizin için yapacak pek fazla bir şey yok. Siz karşı karşıya pozisyonda topu taca atarsınız.
Zira ideoloji denilen şey, insana daha ilkokulda aşılanmaya başlar. Senin önüne bir tarih tezi sunarlar, bu tarih tezinde her şey adeta bir masal gibidir. İnanılmaz derecede destansı kahramanlıklar anlatılır. Geçmiş ile bugün arasında kıyaslama yapılır. Geçmişimizden kurtulduğumuz için çok şanslı olduğumuz fikri resmen ve alenen dayatılır o yaştaki çocuklara. Bu yüzden geçmişe de, geçmişteki kişilere de, geçmişteki inançlara da nefret besleyen beyinler yetiştirilir. Ve en kötüsü de, bu sistem yıllardır uygulandığı için, bu çocukların ana babaları da aynı sistemle yetişmiş ve aynı düşünce dayatmalarına maruz kalmıştır. Okulda öğrendiklerini evde doğrulayan anne babalar oluşur böylece.
Maalesef ki, ilk öğrendiği şeyler çocukların hayatlarında çok önemli yer tutar. Çünkü çocuk beyni kayıt cihazı gibidir; ne duyarsa, ne görürse kaydeder. Sorgulama yeteneği olmadığından da, hemen inanır. Sebebe veya sonuca ihtiyacı yoktur. Bir bilginin, her şeyi doğru bildiğini düşündüğü öğretmeninin söylemesi yeterlidir onun için.
Peki yıllardır kendisine öğretilen, hatta yemişim öğretilmesini dayatılan bu bilgiler, bu tarih, bu fikirler tamamen bir yalandan ibaretse? Ya da yanlışsa?
Aradan 20 yıl geçer ve 20 yıllık hayatı boyunca öğrendiği şeylerin tamamen yalan olduğunu kimse kabullenemez. Çünkü hayatı boyunca buna inandı. Hayatı boyunca böyle düşündü, böyle yaşadı. Ve o kadar yıl sonra birisi gelip de ''ama bunların hepsi yanlış'' derse, elbette bunu demekteki sebeplerini, gerekçelerini dinlemeden es geçecektir. Hatta birçoğu her şeyi görse de, içinden inanmak gelmeyecektir. O güne kadar inandığı şeyden vazgeçemeyecektir.
Bu yüzyılın tüketim çılgınlığının anası olan kapitalizme karşı olanlara, kapitalizmin kontrolünde bir karşı ideoloji verildi; komünizm.
''Eğer tüm dünyayı sömüren bu kapitalizm canavarına karşı olmak istersen, yapman gereken tek şey komünist olmak'' dediler.
E peki bunun üçüncü şıkkı nerede?
Ben başka bir şey düşünemeyecek miyim?
Komünist olmazsam, kapitalist mi olacam?
Kapitalizme karşı çıkmanın tek yolu komünizm mi?
Ah be hacı, nası bi zoka yuttuğunu bi fark etsen.
Yıllarca bu ülkedeki filmlerin ve dizilerin neden komünizm propagandası yaptığını bi düşünsen, anlayacaksın neyin ne olduğunu. Neden bu ülkedeki neredeyse bütün ünlülerin aynı görüşe sahip olduğunu hiç mi düşünmedin kanka?
Neden Tarık Akan'ıydı, Levent Kırca'sıydı, Zeki Alasya'sıydı, Müjdat Gezen'iydi, Mehmet Günsür'üydü, Halit Ergenç'iydi, M.Ali Alabora'sıydı, Levent Üzümcü'süydü, Pınar Altuğ'uydu, İlyas Salman'ıydı ve daha ne kadar ararsan ünlü, neden hep aynı görüşe sahip bu ülkede?
Ülkemizin ünlüleri.. |
Bu adamların hepsi laik, hepsi seküler, hepsi solcu, hepsinin İslam ile sorunu var, hepsi aynı görüş etrafında birleşmiş. Zaten gezide neyin ne olduğunu gördük. Katılmayan birkaç ünlüye resmen linç girişimi yaptılar hani hatırlarsanız, yalaka dediler, korkak dediler, niye destek olmuyorsun dediler. Faşist misiniz olum siz? Sizin görüşünüzde olmayan herkesi bu şekilde dışlayacak mısınız lan?
Haa, demek ki iş belli aga.
Bu ülkede ünlü olmanın belli şartları olduğunu hepiniz bilirsiniz. Televizyona çıkıp; ''Ben Müslümanım, şeriatçıyım'' diyen bir tane ünlü gördünüz mü bugüne kadar? Görmediniz, çünkü sistem tamamen bunun üzerine kurulu. Bu sistemde başörtülüler ancak dizi ve filmlerde temizlikçi rolünde oynayabilir, asla başörtülü ama zengin, zeki, güzel bir başrol oyuncusu göremezsiniz.Tabi şu ara atv'de Huzur Sokağı diye bir dizi var, o da Türk televizyon tarihinde bir ilktir yani.
Hani Ousmane Sembene demişti ya;
''Kendilerini temizlemek için sanatçılarına ve fikir adamlarına, yalnızca kendilerini kapsayan insan tarifleri yaptırdılar.''
Ne kadar haklı olduğunu bir kez daha tecrübe etmiyor muyuz?
Ne kadar ünlü varsa hepsi aynı görüşe sahip, hepsi sokakta komünist, sosyalist, ekranda kapitalist.
Hepsinin dünya görüşü aynı.
Hepsi bir yandan halktan insan ayağına yatarken, diğer yandan halkı batının kültürüne ve inanç sistemine alıştıran tetikçiler.
Bilim adamı diye ortalığa sürülenlerin hepsi sanki bilim adamı değil de, batı adamıymış gibi batının her türlü sözcülüğünü yapıyor ekranda. Haber sunucuları hakeza aynı şekilde. Uğur Dündar'ı, Birand'ı, Kırca'ları, Karan'ları, Fatih Portakal'ları...
Bir devletin, ülkenin resmi bir ideolojisi olmaz.
İdeoloji insanların benimsedikleri fikirlerdir.
Fakat bu ülkede doksan senedir resmi bir ideoloji söz konusu.
Ve bu ideolojiye karşı çıkan, benimsemeyen herkes gerici, yobaz, vatan haini, kapitalist...
İdeoloji öyle bir şey ki, Almanya'daki akrabalarının çocuklarına zorla ''Alman'ım doğruyum, çalışkanım'' dedirtilmesine kesinlikle izin vermezken, bu ülkede ''Türk'üm doğruyum, çalışkanım'' demeyene vatan haini, bölücü gözüyle bakarlar. Ya güzel kardeşim, biz Türküz, tamam. Fakat Kürt kardeşlerimiz neden ''Ben Türk'üm'' demek zorunda bu ülkede ya? Neden doksan sene boyunca bunu söylettirdiniz her insana? Neden Arnavut arkadaşım burada okula gelince, olmadığı halde ''Türk'üüümm!'' diye bağırmak zorunda?
Bakın bunu Almanya'da, Amerika'daki Türklere yaptırsınlar, aynı insanlar ortalığı ayağa kaldırır.
Fakat işin içine Türkiye girince, ideoloji de giriyor.
Birinin ırkıyla övünmesi kadar saçma bir şey olabilir mi lan?
Sanki uğraşmış, didinmiş sonunda Türk olmaya hak kazanmış anasını sattığımın gavatı!
Peki Kürt vatandaşlarımız, Kürt olduklarından dolayı utanmalılar mı?
Çünkü okula girerken onlara Türk olduklarını söyletiyorsun sen.
İşte bunun sonucu ne olur biliyor musun?
Başkaldırı.
Bakın geçen Kürt bir abinin kafesinde bir şeyler yedik arkadaşımla. Abiyle sohbet etmeye başladık. Dedi ki;
''Geçenlerde Türkçe bir şarkıdan sonra, televizyonda Kürtçe bir şarkı çıktı. Müşterilerden bir grup geldi dedi ki; ''Kapatın şu Kürtçe şarkıyı, burası Türkiye!''
Bak şimdi.
Önce o eli indir.
Dedim ki; ''Ah ulan, ben oradayken gelmez ki bu tür gavatlar!''
Bakın size ideolojinin nelere kadir olduğunu çok basitçe açıklayacam şimdi;
O gavatlar sözde milliyetçidir.
Vatanını milletini sever ayaklarına yatarlar her zaman bu gibi dallamaoğulları.
Fakat orada Kürtçe şarkı değil de, Rihanna çıksaydı size yemin ediyorum ki ağzını açmayacaktı.
Eminem çıksaydı, Justin Bieber çıksaydı, Madonna çıksaydı, Beyonce çıksaydı kimseden tek kelime çıkmayacaktı.
Fakat çıkan şarkı Kürtçe olunca, herkeste bir milliyetçilik kabarması oluverdi nedense.
Yani Rihanna, Madonna, Beyonce Türk zaten di mi.
Bunların şarkılarının çıkması kimsede zerre kadar rahatsızlık uyandırmaz.
Lakin senin vatandaşların, senin komşuların, senin arkadaşlarının dili olan Kürtçe şarkı seni kıllandırır.
Ve sen İngilizceye, Fransızcaya, İtalyancaya zerre kadar tepki göstermez, hatta ve hatta tepki göstermeyi bırak bu dilleri duymayı ve konuşmayı marifet sayarken; birlikte yaşadığın insanların anadilini duymaya bile tahammül edemezsen, bu insanlar sana elbette ki başkaldırır.
Bu ırkçılık değil de ne peki?
Bakmayın Türkiye'de ırkçılık yok diyenlere, bizdeki geri zekalılar ırkçılığı yalnızca zencilere yapılandan ibaret sanıyor da ondan öyle diyor. Amerika'da zencilere yapılan ırkçılığı duyunca ''vay şerefsizler yıaa'' diyenler, yıllardır vatandaşları Kürtlere aynı ırkçılığı uyguluyor. Çünkü resmi ideoloji bu ülkedeki insanlara bunu dayattı yıllarca. İsmet İnönü ''Bu ülkede yalnızca Türkler yaşama hakkına sahiptir'' derken kimse bu adamı ırkçı diye isimlendirmedi, çünkü kendileri de aynen öyle düşünüyordu.
Düşünün ki Ahmet Kaya yalnızca Kürtçe şarkı yapmak istediği için, bu ülkenin beyaz Türkleri tarafından sahneden indirildi ve yuhalandı. Tabi hemen ardından da onuncu yıl marşları falan okundu, bilirsiniz. Fakat Ahmet Kaya orada Kürtçe şarkı değil de, İngilizce şarkı yapacam deseydi sizce zerre kadar ses çıkar mıydı oradaki beyaz Türklerden? Ben Petek Dinçöz'ün, Mustafa Sandal'ın, Tarkan'ın İngilizce şarkılarını hatırlıyorum, hiçbirisinde ''biz Türküz, burası Türkiye'' diye naralar atılıp, onuncu yıl marşları falan okunmadı.
İşte ideoloji böyle bir şeydir.
Sırf Akp andımızı kaldırdı diye çıkıp etrafta andımızı okurlar. Sırf bu yüzden ''Kürtleşiyoruz'' derler. Fakat gezide Apo'nun resminin yanında poz verirler, ''Kürt kardeşlerimizle birleşelim bu hükumeti yıkalım'' derler. Benim için Türkmüş, Kürtmüş, Papua Yeni Gineliymiş zerre kadar önemli değil aga. Bu ülkede milliyetçilik diye yıllarca ırkçılığı şiar edindirdiler halka, kimsenin haberi yok.
Tos pembe günler geride kaldığında, ülkede bir operasyon zamanı geldiğinde halkın yeterince bölünmesi, yeterince birbirine düşman olması, kullanılması mükemmel bir silahtır. Tam da bu sebepten halka bir bakın. Sağcısı solcusundan nefret eder, gayrimüslim ile Müslüman arasında düşmanlık vardır, alevi ile sünniler arasında hep bir çatışma olmuştur, Kürt ile Türk arasında kırk yıldır kardeş kavgası hat safhaya çıkmıştır, Türk ile Ermeni, Ermeni ile Kürt arasında aynı düşmanlık vardır.
Ya Allah aşkına, şunu hiçbiriniz mi fark etmedi?
Neden bu ülkedeki her kesim birbirine bu kadar düşman?
Ülke içine o kadar çok düşünce akımı, o kadar çok farklı ideolojiler soktular ki, bunları benimseyen her kesim insan, karşı taraftan nefret etti. Çünkü bu bir proje idi. Bu ülkenin her gelişmeye karar verdiğinde, gelişme ve ayağa kalkma emareleri gösterdiğinde karışması, halkın birbirine girmesi bunun sonucunda da darbeler yapılması, bankaların boşaltılması, her şeyin tekrar başa dönmesi bir proje idi.
Fakat hepimiz kendi ideolojimizin doğru olduğunu, kendimizin haklı olduğunu düşünmeye o kadar daldık ki, ne bunun farkına vardık; ne de bunu önlemek için herhangi bir şey yaptık. İncelemekten yoksun kaldık, öğrenmekten nefret ettik, araştırmaya alerjimiz oldu hep. Amerika'ya bakamadık mesela. Ülkede cumhuriyetçiler ve demokratlar diye iki ideoloji olmasına rağmen, halk arasında bu partilere oy vermek dışında hiçbir zıtlık olmadığını göremedik. Televizyon programlarında, sunucular her iki partiyi de eleştirmesini, bir yandan hükumeti, bir yandan da muhalefeti eleştirmesini göremedik. Çünkü halk arasında bir düşmanlık yoktu, herkes oy vermeye gider ve bu iş o gün biterdi.
Mesela bizim ülkemize bakalım tekrar.
Bu ülkede iki taraf arasında genel bir kutuplaşma vardır.
Biri Akp'liler, diğeri Chp'liler.
Kardeşim bu ülkede bu iki partiye oy veren insanların, oy verme sebepleri tektir;
Akp'ye oy verenler;
Yıllarca başörtüsü ile okula gidememiş aileler, Kur'an kurslarının kapatılmasına ve çocuklara eğitim verilmesinin yasaklandığına şahit olanlar, çocuğu şehit olduğu veya yemin edeceği halde başörtülü olduğu için askeriyeye alınmayanlar vs vs... Kısacası Akp'ye oy veren insanlar, kendi dinlerini yaşamak isteyen insanlar. (Aman şimdi sadece Müslümanlar oy verir gibi bir anlam falan çıkarmayın gözünüzü seveyim, her şeyi bok etmeyin)
Chp'ye oy verenler ise;
Laikliği savunanlar, kamu alanlarında dini hiçbir simge görmek istemeyenler, kemalistler, komünist veya sosyalistler. Yani genel bağlamda iki partiye oy verme dağılımı budur, herkes de biliyor zaten.
Yani Akp'ye oy veren adama; ''Olum bak bu adamlar Amerika'nın adamı, İsrail'e hizmet ediyo, çalıyo çırpıyo'' diyemezsin abi. Çünkü bu adamlara oy veren insanların tek amaçları İslam'ı yaşayabilmek, başka hiçbir şeyi düşünemezler bu ülkede. Zira bugüne kadar bu insanların haklarını elinden alırsan, onları bilersin. Onlar da Chp'nin karşısında kim varsa, gider ona oy verirler. Bu böyledir yani.
Bak mesela ilk seçimlerde halk Chp'nin icraatlarından o denli bıkmış usanmıştı ki, Chp'nin karşısında kimi bulduysa o partiye yüklendi. Demokrat Parti de koca bir uçurumla iktidar oldu yıllarca.
Aynı şekilde Chp'ye oy veren adama; ''Olum bak bu adamlar Amerika'yla iş birliği yapıyo, ülkeye kumpas kuruyolar, ajan bunlar, çalıyo çırpıyolar'' diyemezsin. Çünkü bu adamlara oy veren insanların tek amaçları, kendi ideolojilerini yaşatmak ve yaşamak.
Parlak zırhlı şovalyelerim benim |
Bak Akp hakkında yolsuzluk iddiası çıktı, Chp'liler bağırmaya başladı;
''Lan bu insanlar nasıl yolsuzluk yapanlara oy verir yaa'' gibisinden.
Fakat kendi genel başkanları SSK'yı dolandırmaktan hapse girmiş, yolsuzluk suçu sabit olmuş biri idi.
İstanbul adayları Sarıgül, çarşaf çarşaf yolsuzluk dosyası nedeniyle partiden ihraç edilmişti.
Ama yine Chp tabanı bu adamlara oy verdi.
Neden?
Sebep aynı abi. Akp'liler de buna ne inanır, ne tamah eder; Chp'liler de. Olay o değildir çünkü. Kemalist bir adam, bu ülke dünya hakimi olsa da Akp'ye oy vermez. Maaşları 300 milyar olsa da vermez. Çünkü ideolojisi asla buna müsaade etmez. Oğlunun yemin törenine başörtüsüyle giremeyen o kadın da, Chp bu ülkeyi dünya hakimi yapsa gene oy vermez, gene vermez.
Yani o yüzden bu ülkedeki insanların oy verme sebepleri hakkında düşünmeye gerek bile yoktur. Ha şöyle olsaydı eğer; Chp ezana, Kur'an'a dokunmasaydı, camileri falan kapatmasaydı, kısacası İslam ve Müslümanlarla bu kadar zıt düşmeseydi, belki bu ülkedeki Akp tabanının büyük bir kısmı onlara oy verirdi.
Ha keza geçenlerde bir anket okumuştum, ''Neden Chp'ye oy vermiyorsunuz?'' sorusuna verilen cevap tek;
''Din düşmanı oldukları için.''
Yani olayın başka şeyle alakası yok. Nitekim Chp de bunu anlayınca başörtülü adaylar çıkarmaya falan başladı. Ama doksan sene boyunca halkın üzerinde oluşmuş algıyı değiştirmek o kadar kolay değil tabi. Eğer durum başka türlü olsaydı, bugün bu halk belki bambaşka şekilde, bambaşka bir yerde olurdu.
Bu ülkede inanılmaz bir muhalefet sorunu var zaten.
Ya kardeşim, muhalefet edin, ama gözünüzü seveyim ya, nolur diyorum bak, biraz mantıklı olun, mantıklı olun ki, herkesi körü körüne bir şeyler yapmaya zorlamayın. Zaten bu ülkedeki kutuplaşmanın sebebi de bu. Muhalefet eden insanlar o kadar geri zekalıca argümanlar sunuyorlar ki, karşı taraftaki insanlar da körü körüne savunmaya başlıyorlar.
Mesela yok efendim ülkenin dış borcu 343 milyar dolar mıymış neymiş falan, hani dış borç bittiymiş?
Ya olum.
Dur bak sinirlendim gene.
Hah, tamam sakinim.
Arkadaşım biten borç IMF'ye olan borçtur. IMF'ye olan borcun bitmesi, dış borcun bitmesi demek değildir. Zira IMF dediğiniz çete, bir ülkeye borç verirken eşek gibi anlaşmalar, sözleşmeler dayar önünüze. Bu borcu ödeyene kadar da ağzınızı açıp; ''Ya IMF'ci abi, senin şu gözünün üzerinde kaş mı var ne?'' diyemezsin. Ülke ihalelerinden tut, askeriyeden tut, siyasete kadar her bir şeyinize müdahale ederler. Bu, apayrı bir borçtur.
Dış borç ise her ülkede olan şeydir zaten. Dış borcu olmayan ülke yoktur. Zira bir ülke ithalat ve ihracat yapacaksa, mutlaka dış borçlanma yapacaktır. Cari açıklar, kamu borçları, özel sektör girişimleri vs..
Minicik, ufacık bir örnek; Link
Lan olum sen kalkar da IMF'ye olan borcun bitmesini; ''Hani bak 343 milyar dolar borç vaar, gandırıkçı bunlaaarr'' diye yorumlarsan, bu, seni ideoloji denilen zehrin ele geçirdiğini gösterir.
Ha bu arada o gezi zekalılara şunu sorayım yeri gelmişken;
''Lan gavat, dış borç 343 milyar dolar diyosun, gezi olaylarında sen bu ülkeye 100 milyar zarar verdin, o nolacak? O 100 milyarı Uncle Sam mi ödeyecek lan?''
Yani demem o ki gadasını aldıklarım; ideoloji denilen şey sizi normal düşünmekten, tarafsız düşünmekten alıkoyar. Beyninize pranga vurur. Muhalefet etmek veya savunmak uğruna, yalanlardan yana olursunuz ama farkında olmazsınız. Sen körü körüne, saçma sapan muhalefet yaparsın; öteki körü körüne, saçma sapan savunma yapar. Mantık kaybolur. Samimiyet kaybolur. Sadece düşmanlık başlar. Yarın bir gün de ülkenin gideceği yer iç savaş olur. Bu da batı projesidir zaten. Kendi içinde sürekli karışan, asla birlik olamayan bir ülke batıyla savaşamaz.
Adamlar sana 2023 ve sonrasında Türkiye başlığı altında koca bir coğrafyaya yayılmış bir devlet gösterir, sen de kalkar bunu ''ahan da İsrail projesi'' diye yorumlarsın. Fakat onun Türkiye değil, İslam birliği haritası olduğunu, kurulması kaçınılamaz olan İslam Birliğinin ne zaman, nasıl ve hangi coğrafyada kurulabileceğinin bir tahmini olduğunu bilmezsin, anlamazsın.
''2023 2023'' diye konuşur ama ne olduğunu bile bilmezsin.
Bu tarihte Lozan başta olmak üzere tüm anlaşmaların biteceğini bilmediğin için, önemini anlamadan önem atfedersin.
Dün gezide Amerika'dan ve batıdan yardım isteyen gavatlar, kalkmışlar bugün ülkenin özgürlüğünden bahseder mesela. Akp Amerika'nın partisidir, ama bizim yüksek zekalı gezicilerimiz kendi partisini indirmesi için Amerika'dan yardım ister. Yıllarca cemaat Amerika'nın uşağı diyenler, bugün cemaatin partisi olan Chp'ye oy verirler. Bu ülkedeki siyasetin ne kadar illet olduğunu, o meclisin köpek sirki olduğunu anlamaz kimse. Siyasiler yalnızca sizi sömürmenin yasal yollarını ararlar. Buna uygun yasalar yaparlar. Ama senin kafan ideoloji denilen zehirle öyle bir dolmuştur ki, dakka başı Pensilvanya'ya giden Chp'ye oy verirler.
Zaten bugün batılılar gelip de; ''Sizi bu Akp'den kurtaracaz'' diye ülkeye girse, yemin ediyorum ki onları ellerinde bayraklarla karşılayacak olanlar vardır. Bunu sen de biliyorsun, ben de. Zira Jöntürkler de ''Sizi bu Osmanlı'dan kurtaracaz'' diye ülkeye giren İngilizleri bayraklarla karşılamadılar mı? Değişen ne? Hiçbir şey.
Nasıl bir zoka yuttuğumuzun farkına varana kadar, bu ülke asla bir araya gelemeyecek maalesef.
Allah vatanımızı, milletimizi, birliğimizi, bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi korusun.
Ne diyelim, başka yapacak bişey mi var?
Dua edecez...
Selam ve saygı ile...