8 Kasım 2013 Cuma

SEMBOLİZM II



Salyangoz satılan Müslüman mahallesinde oturan tüm kardeşlerime selamın aleyküm.

Hristiyan düşüncesine göre Hz. İsa'nın doğumu, aslen ise paganizm için yılın son günü sayılan 31 Aralık'ta yapılan eğlenceler, partiler, içip kafa bulmalar, coşmalar sebebiyle, ertesi gün yani yılın ilk gününün tatil edildiği ; fakat Müslümanların takviminin yılbaşı olan Hicri yılbaşından sonra tatil yapılmasının gündemde bile olmadığı bir ülkede mi yaşıyorsunuz siz de yoksa?

Neyse tamam sakinim.
Konumuza gelelim biz.
İlk yazıda sembolizmin ne derece önemli olduğuna küçük bir giriş yapmıştık. Gösterdiğim birkaç örnek, insanların tarihten beri bu işe ne derece uzun mesailer harcadıklarının kanıtıydı.


Tabi insan hiç değişmediği için, yaptıkları da değişmedi elbette. Kadim tarihten bu yana sembollerle konuşan insanoğlu, hala ve hala sembollerle konuşmakta. Bunu anlamak için de biraz ilim gerekli tabiki. Örneğin Amerika'da üniversitelerde özel sembolizm dersleri var. Yalnızca şekil üzerinde değil, mana üzerinde de duruluyor o derslerde.


Gördüğüm dersler ve yaptığım araştırmalara dayanarak şu sonuca vardım ben ; Bu semboller tarihten bu yana hiç değişmemiş. Yani bu yazıda bahsedeceğimiz, bugün kullanılan semboller tarihten beri varlar.


Lafı daha fazla uzatmadan konuya doğru yola çıkalım.
Küçük bir örnekle başlayıp devam edelim ;


Denizbank reklamında Beyaz'ın giydiği bu yelekte bu sembolün ne işi var sizce?
Yani bu işaret buraya rastgele gelmiş olabilir mi?
Yoksa bilinçli bir sembolizm için mi kullanılmış...?


Dünyanın en büyük markalarından birisi Nike'dır malumunuz. Dünyada en çok ayakkabı satan birkaç markadan biridir. Herhangi bir ülkede yolda yürürken onlarca Nike giymiş insan görürsünüz. Marka çok büyük olduğu için kimse bu markadan olağan dışı bir hareket beklemez. Fakat sembolizm hasta ruhlu insanların asla vazgeçemediği bir alışkanlıktır. Nike da bu sembolizmin dibine kadar girmiştir ;

Bu ayakkabı, Nike'ın basket ayakkabısıdır. Ve arkasında çok dikkat çekici, çok belirgin, çok aşikar bir sembol vardır. Daha yakından bakalım ;


Birçoğunuz çözdü, birçoğunuz da ''bu ne olum ya?'' dedi.
Çözemeyen arkadaşlar için, çözümlemesi yapılmış ve çarpanlarına ayrılmış olanı şöyle ;

Ayakkabının üzerinde çok belirgin, çok aşikar bir şekilde ''Allah'' yazıyor ciğersizler. Hatta altında bile ;


İşte bu, tam anlamıyla sembolizm dilidir. Müslüman olsun olmasın, bu ayakkabıyı giyen herkese sembolik olarak (haşa) ''Allah'ı ayakları altına aldırıyorlar.''
''Artık seni yendik'' demenin sembolik yoludur işte bu.


Bu şekli vermek için ne derece uğraşıldığını sanırım söylememe gerek yok. Özel bir çaba sarf edildiği açık. Önemli olan, manayı çözebilmek. Kimse böyle bir sembolü oraya boş yere koymaz.


Tabi bu sembolizm, yalnızca Nike ile sınırlı değil. Tüm dünyaya reklamını yaptıkları ''yeni çağ'' yani ''21 Aralık 2012'' ile birlikte, bu işe daha fazla yöneldiler. Bu konudaki tek örnek bu değil, dahası var. Bir başka ayakkabı daha göstereyim sizlere ;


Markasını maalesef bilmiyorum, ama Irak'taki bir Amerikan menşeili ayakkabı markası. Irak'ın işgalinden sonra halka böyle ayakkabıların satılması pek de anormal değil bence.


Bu da bir başka örnek ; ''Puma ayakkabı''


''Allah'a meydan okumak ve O'nu yenmek'' manası gözümüze gözümüze sokulmakta. Bu da bize Tevrat'taki ve Yahudi mitolojisindeki inancın hala devam ettiğini gösteriyor. İnsanların hiç değişmediğini söylemiştim..

Bir başka ayakkabı vakıası da Kazakistan'dan ;


Ayakkabılardaki ve giysilerde semboller çok fazla bulunuyor. Çünkü bizlere moda olarak bu giysileri ve ayakkabıları dayatıyorlar, böylelikle hem kendi ceplerini dolduruyor, hem tek bir tip toplum oluşturuyor, hem de kendi sembollerini bizlere taşıtıyorlar.

Adeta bir muska takar gibi, bu adamların taptıkları şeyleri üzerimizde taşıyoruz.

Devam edelim.
Bildiğiniz gibi bu bayrak Suudi Arabistan'ın bayrağıdır ;


Ve ''La ilahe illaAllah, Muhammedin Resulullah'' yazmaktadır. Yeni ucube dünya düzeninde Suudi Arabistan'ın kayıtsız şartsız siyonizmin yanında olmasının bazı göstergeleri var elbette. Bu da onlardan biri ;

Bir başkası ;

Suudi Amerika diye boşuna demiyoruz herhalde. Tevhid'in ayaklar altına alınıp, çiğnenmesine göz yuman insanlar topluluğu. Tabi devlet bazında konuşuyorum. Yoksa bir Arap yüzünden bütün Arabistan'ı yakacak değiliz. Suud ailesine ne kadar büyük bir halk muhalefeti olduğunu biliyoruz.

Güç sahibi insanlar, sahibi oldukları dünyanın en büyük markalarıyla sembolizm dilini kullanarak konuşmaya devam ediyor ;


Bu, Burger King'te bir bardak kapağı. Bu şekilde bakınca üçgene benzer, anlamsız bir şekil görebilirsiniz. Fakat biraz yan çevirdiğinizde karşınıza şu şekil çıkar;


''İçeceğinizi bitirip kapağı çöpe atarsınız'', sembolik olarak ''sana ihtiyacımız yok, seni çöpe atıyoruz'' dersiniz. İnsanlar farkında bile olmadan bu sembolik davranışın içinde buluyorlar kendilerini.


İnandığımız şeylere her yönden saldırıldığına bir örnek daha ;


Bu bir seccade. Ve gördüğünüz gibi üzerinde açık bir domuz figürü var. Bizleri sembolik olarak resmen domuza secde ettiriyorlar yani. Tabi şunu söyleyeyim, bu seccadede namaz kılan insan elbette ki domuza secde ediyorum diye secde etmez, amacı o değildir.
Fakat şeytan için bu önemli değildir ki, onun amacı kandırmaktır.

Seccadelerden bir başka örnek ;


Dikkatli baktığınızda karşınıza bir insan figürü çıkar. Sembolizm bizlerle böyle konuşur zaten..
Bir başka seccade ;


Namaz kıldığımız seccadelere dikkat etmemiz gerektiğini bir kez daha anlamış oluyoruz.

Hız kesmeden devam edelim ciğersizler. Şimdi sizleri Koçtaş'a götürüyorum ;


Üzerinde ay ve yıldız bulunan bu şeyler tablo falan değil ; birer klozet kapağı ciğersizler. Evet evet klozet kapağı. LinkLink

Defalarca söylediğim gibi ay ve yıldız ''Allah ve Muhammed'' demektir. Ayakkabıların altında ve üstünde Allah yazılarından sonra, klozet kapaklarında bu sembolleri görmek beni pek şaşırtmadı açıkçası. Hele ki Koç'a ait bir yerde.


Bizimle nasıl alay ettiklerini anlamışsınızdır artık herhalde..
Biraz farklı örneklerle devam edelim.
Nazilerin sembol olarak kullandıkları işareti bilirsiniz ;

Adı ''swastika''dır.
Fakat Nazilerin dışında birçok yerde bu sembol karşımıza çıkar ;

Antik Mısır ;

Antik Yunan ;

Antik Pers ;
Hindu ;

Buda ;

Mayalar ;

Babil ;

Hatta Nazilerin kullandığı kartal da Antik Mısır'dan gelme bir semboldür ;


Kadim sembollerden biri anladığımız kadarıyla. Ve Amerika'da çok ilginçtir, Amerika'da birbirinden ayrı dört farklı eyalette, swastika sembollü yapışar mevcuttur ;


San Diego askeri binası

Kadıköy'deki Ziraat Bankası, Osmanlı zamanında kurulan ilk bankadır. Ve kurucuları da, ülkeyi borç batağına sokan kişilerle aynıdır ; kripto Yahudiler. Kuruluşundaki isimler, yetmiş yedi göbek Yahudi olan Midhat Paşa'ya kadar dayanır. Ve Kadıköy'deki bu Ziraat Bankası binasının balkonunda masonların ustası olarak bilinen ''Hiram Usta'' heykeli vardır. Ve kurulduğu günden bu yana yıkılmadan gelebilmiştir.


Bu konuya bağlantılı olarak şundan da bahsetmemiz gerekir ki, biraz daha anlaşılır olsun;
Emek Sinemasını bilirsiniz. Geçenlerde yıkıldı. Yıkılmaması için de inanılmaz bir gürültü koparmışlardı.


Emek Sineması denilen yer, Osmanlı'da kurulan ilk büyük localardan biridir. Eski bir mason locasıdır, ve 33. derece masonların katılabildiği bir ayin locasıdır.


Osmanlı bu locadan yıkılmıştır. İlk sahipleri arasında Ermeniler, Yahudiler falan olduğu da bir sır değildir zaten. Link


Girişindeki bu sembol yeterince açıklayıcıdır zaten. Bu yüzden bir mason olan Zeki Alasya ''namaz kılınacaksa hiç açılmasın'' diye sembolik bir söz söylemiştir. Şeytana tapma ayinlerinin yapıldığı yerde namaz kılınmasından daha rahatsız edici ne olabilir ki bir mason açısından?


Emek sineması da, Hiram Usta heykeli de masonlar için sembolik anlam taşıdığı için bu derece önem verirler bu konuya. Nitekim onca itiraza rağmen Hiram Usta heykeline kimse dokunamadı, Emek sineması yıkılacak diye de tüm ünlüleri ayağa kaldırdılar. Zira hepsi onların malı değil mi?

Bu sembollerin ulu orta durmasının amacı da ; ''burası bizim'' demektir.


Şimdi konuyu biraz daha değiştirelim.
Sembolizm dediğimiz şey yalnızca bir şeyin üzerine çizilen çeşitli resimlerden ibaret değildir.
Çoğu konuşma, çoğu olay da semboller içerir. Örneğin masonlar deşifre olmadan önce kendilerini belli etmek için ''dul kadının oğluna yardım edecek yok mu'' gibi, içinde sembolik anlamlar içeren sözler kullanırlardı.


Mesela buna en güzel örnek 11 Eylül 1990 yılında baba Bush'un ''Yeni Dünya Düzeni'' adlı konuşmasıdır. Daha önceki bir yazımda, sembolik olarak 11 yılda bir plan gerçekleştirdiklerini söylemiştim.


Baba Bush'un 11 Eylül 1990'daki konuşmasından tam 11 sonra ; 11 Eylül 2001'de İkiz Kulelere saldırı olmuştu ve bu saldırı, Amerika'nın orta doğuya giriş biletiydi.


Ondan 11 yıl sonrası ise 2012 yılıydı ve ben size ''bir şeyler olmasını bekliyorum'' demiştim.
İkiz Kule saldırısı gibi değildi elbette, ama oldu.
21 Aralık 2012 diye bir şey çıkardılar, insanlara bu güne odaklanmalarını ve onu önemsemelerini telkin ettiler. 21 Aralık 2012'yi sembolik olarak önemli kıldılar ve tüm dünyanın dikkatini bu güne çektiler.
Ben de bu tarihte çağ atlanacağını söylemiştim.

Bu sembolik olayların aslında dayandığı yer çok ama çok ilginçtir ;



Güneş, dönüşünü 11 yılda tamamlar. 11 yılda bir, manyetik alanda değişme olur.
Ve baba Bush'un konuşması, nasıl olduysa tam da bu manyetik değişmenin olduğu yıla ;
Bu konuşmanın tam 11 yıl sonrasındaki İkiz Kule saldırıları da, yine bir manyetik değişme olduğu yıla ;
Ve tüm dünyanın dikkatini üzerine çektikleri 2012 kıyamet senaryoları da yine bir manyetik değişme olduğu yıla denk gelmiştir.


Ve 2012 yılında manyetik alanda bir kayma olmuştur. Güneşte, bu manyetik alan kaymasıyla birlikte bin yılda bir rastlanılan bir olay meydana gelmiş ve hareketleri, dönüşü yavaşlamıştır. Bu konunun üzerinde daha sonra uzunca durmayı düşünüyorum zaten.


Yani tüm bu sembolik konuşmalar, sembolik saldırılar ve kıyamet senaryoları ile algıyı yönlendirme çabaları sembolizm dilinin bize anlattıklarıydı.


Bir başka sembolik olayla devam edelim.
11 Eylül'de saldırılan yerin ikiz kuleler olması, bir semboldü.
Mason tapınaklarının ayin odalarının girişindeki iki kolon, sembolik olarak İkiz Kulelerin mimarisine uydurulmuştu.


Çünkü o iki kolondan geçince, başka bir boyuta geçildiğine inanılır. Bu yüzden de saldırı, iki kolonu simgeleyen iki kuleye yapılmıştır. Yani iki kolon anlamına gelen iki kuleden geçip, yeni bir çağa giriş yapılacaktır. Bu olay tam olarak Güneş'in 11 yıllık döngüsüyle aynı ana denk getirilir, ve başka çağa geçiş için şartlar tamamlanmış olur.

Bununla birlikte Amerika orta doğuya giriş hakkı kazanır.
İsrail'in bölgedeki güvenliği sağlanır.
Bir sonraki dünya savaşı için gerekli petrol ve para gücü sağlanmış olur.
Dolardaki ''sekülerizm'', yerini ''Tanrı'ya güveniyoruz''a bırakır.
Ve 11 yıl sonraki ''yeni çağa giriş'' için hazırlıklar tamamlanmış olur.


Tüm bunlar hastalıklı adamların sembolik icraatlarıdır.
Fakat devamı da vardır.
Örneğin geçenlerde meydana gelen Boston Patlaması.


Tıpkı 11 Eylül sembolik olayları gibi Boston'da da aynı sembolik ögeler vardı.
Mesela patlamanın gerçekleştiği Bolyston caddesinin sıra numarası 666'tır.
666 Boylston Caddesi.


666 Boylston Caddesinde, patlamaların meydana geldiği yerin hemen önünde de ''the gates'' niteliğinde iki uzun yapı vardır ;


Hatta caddede bir damalı zemine sahip bina bile bulunur ;


Hatta ve hatta ''Massachussets Eyaletinin Büyük Locası'' da, Boylston Caddesinde yer alır ;

Sizin için caddenin içine kadar girdim buyurun ;




Eminim mason biraderler bu patlamaya çok üzülmüşlerdir.

Başka örneklerle devam edelim.
Sembolizmde özellikle mimari çok önemlidir. Keza bu yüzden masonun kelime anlamı da duvar ustası diye sembolik bir isimdir. Dünyanın her yerinde aynı sembolleri taşıyan materyaller yaparlar.

Örneğin gökdelenler sembolik yapılardır, keza tarihteki ilk mason devlet olan Amerika'nın ''gökdelenler ülkesi'' olması da yine tesadüf değildir.



Yüksekliğin bir sembolik anlamı vardır. Mesela cami minareleri, genelde en yüksek yapılar olurlar ; çünkü Allah'ın adı orada anılır ve insanlar Allah'a çağrılır.

Benzer bir sembolizmi Topkapı Sarayında da görürüz. Topkapı Sarayının en yüksek yapısı ''Adalet Kulesi''dir.


Uzaktan bakıldığında ilk görülen ve dikkat çeken de bu kuledir. İşte bu da ''devletin adalet üzerine kurulduğunu'' sembolize eder.


Bu gibi nedenlerden dolayı Osmanlı veya diğer Müslüman ülkelerde, minarelerden daha yüksek yapılar yapılmamıştır. Keza bazı Hristiyan ülkelerde de yüksek binalar kiliselerin uzağında veya şehrin dışında yapılır.


İşte bu sembolizmle ilgili en güzel örneklerden biri şudur ;


Bu gökdelen, dünyanın en büyük, en uzun yapısıdır. 828 metre uzunluğundadır.
İsmi ''Burç Halife''

Hepsinden ilginç olanı da, dünyanın en yüksek gökdeleninin Arabistan'da olmasıdır. Yani İslam'ın kutsal topraklarında. Tabi Arabistan'daki gökdelenler bununla sınırlı değildir ;



Anlaşılan, duvar ustaları en büyük eserlerini, en büyük rakipleri olan Allah'ın kutsal topraklarına kadar getirebilmiş. Ama bundan çok daha manidar olansa, dünyanın ikinci en yüksek yapısı da yine bu topraklardadır ;
Mekke Royal Clock Tower

Bu korkutucu yüksekliğe sahip yapının bulunduğu yer ise tam olarak şurasıdır ;

Kabe.
Allah'ın evi.
İşte bu resim ; ''Bir Allah'ın evine bakın, bir de bizim yaptığımıza!''  demektir.
Ayakkabıdan futbol topuna, her yere artık bu sembol yerleşmiştir ; ''Biz tanrıyı yendik!''
İşte bu resmen bir güç göstergesidir.


Görsellik, sembolizmde çok ama çok önemlidir. Buna binaen şöyle bir soru sorayım ;
''Bu resimde ilk dikkatinizi çeken veya en çok dikkatinizi çeken şey nedir?''

Dünyanın en büyük kulesidir elbette.

13 metre yüksekliğindeki Kabe, 595 metrelik bir binanın gölgesinde kalmıştır. Semboller ve anlamları hakkında hiçbir şey bilmeyen bir insan için bile yeterince açık bir durum değil mi bu?


''Biz, tanrının kutsal topraklarında bile ondan daha güçlüyüz, yaptığımız binalar onun evini gölgede bırakacak kadar büyük ve heybetli''


İşte tam da be sebepten dolayı, yüksek yapılar tarih boyunca bu amaca hizmet eden adamlar tarafından inşa edilmiştir. Firavun ve Nemrut'un ''Bana yüksek bir kule yapın, onların tanrılarını göreceğim ve yeneceğim'' demeleri gibi.



Firavun'dan bahsetmişken piramitlerden söz etmezsek olmaz.
Piramitler zamanın en büyük yapılarıdır. Ve piramit deyince aklımıza hemen ''Mısır ve Firavunlar'' gelir.



Bir an için tüm dünyadaki elitlerin aynı sembolik dile sahip olmadıklarını, aynı inançları paylaşmadıklarını ve piramitlerin Mısır'a özgü bir yapı olduğunu düşünelim.

Peki dünyanın neredeyse her ülkesinde piramitlerin ne işi var ?

Meksika
Maya
Bosna

Kadim tarihten bu yana, neredeyse her coğrafyaya yayılmıştır piramitler.
Ve bu kadar uzak coğrafyalarda, aynı eserlerin var oluşu bugüne kadar açıklanamamıştır.
Bir düşünsenize biri Afrika'da, biri Amerika'da, biri Çin'de, biri Avrupa'da..
Ve bu insanları aynı eserleri vermeye iten sebepler olmalı, kimse aynı fanteziye sahip olduğu için böyle bir eser yapmaz.


Piramitler, mimari sembolizmin ürünleridir. Kadim insanlıktan bu yana duvar ustaları adındaki insanlar, kendi dinleri yani şeytana tapmak için sürekli aynı eserleri vermişlerdir. Tıpkı Müslümanların tarihten bu yana cami, Hristiyanların da kilise yaptıkları gibi.

Tabiki şeytana tapma eskide kalmış bir olay değil, zira bugün hala aynı mimari eserler verilmekte ;


Örneğin burası Mısır değil ; Amerika - Las Vegas'tır.
Luxor Oteli.

Duvarlar, hatta yorgan-yastıklarında bile okült Mısır sembolleri bulunur.

Londra
Almanya
                    
Amerika                               
Louvre









Daha önceki yazılarda az çok bahsetmiştim bu konudan. Ama unutmadan şunu da eklemek istiyorum, Arabistan-Dubai'de de büyük bir piramit bulunur ;


Bir de dikilitaşlardan bahsetmiştim hatırlarsınız, dünyanın her yerinde dikilitaş bulunduğundan ;
İstanbul
Washington
Londra
Fransa- Eifel
Vatikan        
Las Vegas- Eifel
Fransa'da bulunan Eyfel Kulesi'nin aynısı Las Vegas'ta da bulunur mesela.
Hepsinin sembolize ettiği şey aynıdır.
Müslümanlar ibadet etmek için cami inşa eder, Hristiyanlar kilise, Yahudiler sinegog ; paganlar ve şeytana tapanlar ise piramit ve dikilitaş.

iki ibadet sembolü aynı karede
Dünyanın her yerinde bu ve benzeri semboller mevcuttur.
Mesela gerek Sultanahmet'teki dikilitaş, gerekse başka dikilitaşların önünde güneşin en tepede olduğu zaman, herkesin gözü önünde ayin yapılır. Kimse ne bir şey anlar, ne de dikkatlerini çeker. Zira tamamen çılgın bir dünya, çılgın bir insanlık oluşturdukları için, kendi yaptıkları insanlar tarafından son derece sıradan görünür.


Dünyada bugün var olan sistemin her yanında sahiplerinin etiketi var anlayacağınız.
Tabi internette maceracı ergenlerin yaptıkları videolar veya paylaşımlar gibi gayriciddi bir konu değildir bu, dediğim gibi Amerika'da sembolizm dersleri çok önemli yer tutar.


Bizlere dünyanın en iyi markası diye, kendi dinimize hakaret eden markaları giymeyi dayatırlar.
Senin inandığın şeyleri ayaklarının altına alan markaları, sana ''trend'', ''moda'' gibi ucube kalıplarla satarlar.
Kendi kutsal topraklarımızda, kendi kutsallarımızla alay ederler, ve bunu bize ''modern binalar, konfor, rahatlık'' gibi yine ucube ifadelerle yuttururlar.


Seni öyle öyle işlerler ki, cami yapılmasına karşı çıkar ; fakat piramit veya dikilitaş yapılmasına gıkını çıkarmazsın.

Sözde sistem karşıtı olursun, fakat sisteme karşı yaptığın tek şey ''kahrolsun sistem'' diye bağırmaktır.
Bunların dışına çıktığında, ''kahrolsun sistem''ciler tarafından, modaya ve çağa uymamakla yaftalanırsın.

Hayat garip hacı.

Saygı ve selam ile.